Bu gazeteleri okuyabilecek gençler aranıyor !

Osmanlıca öğretimiyle ilgili tartışmalar, kullanımı günbegün kaybolan Türkçe kelimeleri de gündeme getirdi. Uzmanlar, bugün bir lise öğrencisinin, 50 yıl önce çıkan bir gazeteyi okuyamadığını belirtiyor.

Bu gazeteleri okuyabilecek gençler aranıyor !
banner98
 Antalya’da düzenlenen 19’uncu Milli Eğitim Şûrası’nda Osmanlıcanın seçmeli ders olarak okutulması kararı tartışmaları da beraberinde getirdi. Bazı kesimler Osmanlıca dersine sert tepki verirken, Osmanlı İmparatorluğu bakiyesinde yaşayan bir medeniyetin evlatlarının, ecdatlarının eserlerini okuyamamasına cevap verilemedi. Uzmanlara göre ise, bırakın yüz yıl öncesindeki eserleri okumayı elli yıl öncesindeki gazeteleri okuyup anlayamayan bir gençlik oluştu ve Osmanlı arşivlerinde en çok araştırmayı yabancılar yaparken, kendi tarihinden habersiz bir nesil yetişmeye başladı.

13 ile 20. yüzyıllar arasında Anadolu’da ve Osmanlı Devleti’nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılarak düşünce, sanat ve bilim dillerinden beslenerek oluşan Osmanlıca Türkçesi, nitelik bakımından dünyanın en zengin dilleri arasında gösterilmesine rağmen, Harf İnkılabı ve öz Türkçe akımı nedeniyle unutuldu. Bugünün nesli, bırakın Osmanlı İmparatorluğu’nun belge, arşiv, eser ve mezar taşı okumasını; elli yıl öncesindeki gazetelerde kullanılan eski Türkçe kelimeleri bile anlayamaz hale geldi. Uzmanlara göre; Osmanlıcanın ders haline getirilmesiyle birlikte geçmişle köprü kurularak, yeni neslin medeniyetimizin dinamiklerini öğrenmesi ve Türkçenin zenginleşerek fikir, sanat ve bilim alanında yeni atılımların yapılmasına sebep olacağı kanaati oluştu.

OSMANLICA DÜNYANIN EN ZENGİN DİLİ

Osmanlıcanın seçmeli ders olmasını köşesinde değerlendiren Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan, bu uygulamanın faydalı olması için seçmeli değil de zorunlu olması gerektiğini belirterek “Yoksa hiç bir işe yaramaz, geri teper, onca emek boşa gider! Kimse de bir daha böyle bir şeye cesaret edemez!” dedi. Kaplan, “Osmanlıca dünyanın bütün belli başlı düşünce dillerinin, sanat dillerinin, bilim dillerinin, kısacası medeniyet dillerinin hepsinden beslenmiş, Osmanlıcanın omurgasını, ruhunu oluşturan Kur’ân Arapçası’nın filtresinden geçirerek beslendiği bütün dilleri kendine mal etmiş tek derinlikli dünya dilidir. Osmanlı Türkçesi bir yandan Arapça’nın, Farsça’nın, İbranîce’nin hatta Hint dili Sanskritçe’nin temel kilit kavramlarını, öte yandan da Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Balkan dilleri, Rusça başta olmak üzere Batı uygarlığının kurucu iki dili Grekçe’nin ve Latince’nin ana kavramlarını kendisine mal etmesini bilen tek dünya dilidir.” diye konuştu.

ÇOK BÜYÜK BİR TEHLİKE

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı açıklamasında “İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek, öğretilecek” ifadesini kullanarak "Bunun öğrenilmesini, öğretilmesini istemeyenler var. Bu çok büyük bir tehlike, isteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek öğretilecek. Alman Hans geliyor onu orada öğreniyor. O eserleri onlar inceliyor, araştırıyor. Ama maalesef bunlarda böyle bir durum söz konusu değil." dedi.

TARİH ALERJİSİ

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Osmanlıcaya karşı çıkılmasını tarih alerjisi olarak değerlendirdiğini belirterek “Osmanlıca denilince arkadaşlar yabancı bir dilden bahsedildiğini zannediyorlar. Osmanlıca şu anda kullandığımız dilin farklı bir alfabeyle yazımıdır. Evet, mezar taşlarını okuyamayan bir nesil tarihini bilemez. Maalesef sizin tek parti döneminizde mezar taşlarından başka bir şey kalmadı. Bir İngiliz Shakespeare’i aslından okuyabiliyorsa bir gencimizin Namık Kemal’i aslından okumasından kim dene rahatsız olsun. Bahsedilen bir dil düşman bir dil değildir. Kadim Türkçe dersi desek karşı mı çıkacaklar. Namık Kemal, Ömer Seyfettin, Meclisi Mebusan Türkçesi desek karşı mı çıkacaklar.İsteyen öğrenci seçer isteyen seçmez. Teklif edilen bu. Nedir bu tarih alerjisi anlamak mümkün değil.” dedi.

OSMANLI TÜRKÇESİNİN TARİHİ

Osmanlı Türkçesi kendi arasında kronolojik esasa göre; “Eski Osmanlı Türkçesi: 15. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar. Klasik Osmanlı Türkçesi: 16. yüzyıldan 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar. Yeni Osmanlı Türkçesi: 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyıla kadar.” olmak üzere üçe ayrılıyor. 20. yüzyıl başlarında gelişen Türkçülük hareketi dilde sadeleşme ve öz Türkçe sözcüklerin kullanılması fikrini doğurarak, modern Türkiye Türkçesi dönemi başladı. 1928 yılında yapılan Harf Devrimi’nin sonucunda Latin alfabesi kaynaklı yeni Türk harfleri kullanılmaya başlandı. Türk tarihinin son 1000 yılına yakın bir dönem bu yazı ile yazılmış olduğu için araştırmacılar, edebiyatçılar ve tarihçiler tarafından birinci derecede önemli ve bilinmesi zorunlu bir alfabe ve dönem olarak niteleniyor. En belirgin özelliği, Türkçe cümle altyapısı üzerinde, İslam dünyasının klasik kültür dilleri olan Arapça ve Farsçayı serbestçe kullanma olanağı tanıması olarak görülüyor.

Güncelleme Tarihi: 10 Aralık 2014, 17:45
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0