TÜRKİYE NE ZAMAN DOĞRU ROTAYA GİRER EĞiTiM SORUNUNU HALLEDİNCE

Evet
Sevgili okurlarım.
Türkiye”nin düzlüğe çıkmasının önünde iki önemli unsur bulunmaktadır.
Birisi bağımsız işleyen bir hukuk sistemi ,
Diğeri ise rayına oturmuş bir Eğitim sistemi.
AK Parti hükümetlerindi 7 i aşkın Milli Eğitim Bakanı geldi.
Her biri ayrı bir Eğitim sistemi getirmek istedi.
Kimisi tarikat ve cemaatlere eğitimi teslim etmek istedi ,kimisi arap sistemi getirmek istedi.
Türk Milletine uygun bir eğitim sistemi getiremediler
Türkiye’nin bugün itibariyle bir türlü sağlıklı bir yapıya kavuşturamadığı en temel
problemlerinden birisi hiç kuşkusuz eğitim meselesidir. Cumhuriyetin kuruluşundan
bu yana yüz yıl geçmiş olmasına rağmen, devlet milyonlarca gence gelecek inşa
etme konusunda dört başı mamur bir eğitim sistemi ne yazık ki oluşturamadı.
Esas itibariyle eğitimde orta öğretimden başlayan bir sistem inşa edilemediği için bu
okullar adeta doldur-boşalt mekanına dönüşmüş ve milyonlarca genç üniversite
kapılarına bırakılmıştır. Mekansal anlamda baktığımızda evet yüzlerce üniversitemiz
var ama kalite anlamında büyük çoğunluğu neredeyse yok hükmünde.
Maalesef modern anlamda devletin bir akademi planlaması olmadığı için devlet ve
özel üniversiteler dahil toplamda 15-20 üniversite dışında kalan üniversitelerden
mezun olan gençlerimizin öneli bir bölümünün kariyer planlaması yapması pek
mümkün gözükmemektedir. Dünyanın hiçbir gelişmiş demokratik ülkesinde bilimsel
kriterlere uymayan doldur-boşalt üniversitelerini görmek mümkün değildir.
Ne yazık ki bizim üniversitelerimiz gençlere meslek ve kariyer edindirmeyi değil,
diploma vermeyi öncelediği ve bununla da övündüğü için hiçbir gelecek umudu
olmayan vasıfsız milyonlar yaratmıştır.
Oysa önemli olan görkemli binalar dikip kapısına ‘üniversite’ yazmak değil, o binaları
bir bilim merkezi haline dönüştürebilmektir. Özellerin açtığı merdiven altı üniversiteler
dahil pek çok il ve ilçelerdeki üniversite ve yüksek okullarda milyonlarca gencin yılları,
enerjileri heba edilmektedir. Kaldı ki bu okulların önemli bir bölümünde ders verecek
akademik düzeyde bilim insanı da bulunmamaktadır. Öyle ki bazı ilçelerdeki yüksek
okullarda bölgedeki avukat ya da müftü ders vermek durumundadır.
Aslında bugüne kadar iş başına gelen bütün siyasal iktidarlar da bilmektedir ki
Türkiye, gelişmiş dünyadaki modern eğitim sistemlerini inşa etme imkanına ve
kabiliyetine sahiptir. Esas itibariyle Cumhuriyet’in kuruluşundan buyana eğitimde
alınan mesafe azımsanacak bir başarı değildir.

Ancak Doğu toplumu olmaktan kaynaklanan bir nakısa olsa gerek, iyi başladığımız
bütün adımları bir türlü başarı ile sonuçlandırmayı beceremiyoruz. Eğitim Şuralarında
dünyadaki önemli eğitim modelleri tartışılır, raporlar hazırlanır ama sonunda siyasal
iktidarların popülist hevesleri yüzünden bu raporlar raflarda tozlanmaya terk edilir.
Galiba bu ülkede eğitimin bir sahibi yok… Haksızlık etmeyelim, belli iktidarlar
döneminde zaman zaman kayda değer çalışmalar yapılmış, ancak bu çalışmalar akli
ve ilmi bir çerçeveye oturtulamadığı için hep yarım kalmıştır.
Ama kabul etmek gerekiyor ki bu ülkenin sadece eğitimde değil, hemen bütün
sorunlara yaklaşımdaki zaafı, ideolojik ve dayatmacı zihniyetten kurtulamamasıdır.
Bu konuda yakın tarihimizdeki iki örnek ibret verici niteliktedir. Birincisi 28 Şubat’ta
cuntacıların eğitim yaklaşımı, ikicisi ise eğitime ideolojik gözlüklerle yaklaşan siyasi
iktidarlar. Malum 28 Şubatçılar İmam-Hatiplere olan alerjileri yüzünden meslek
liselerini de ölüme mahkum etmişlerdi. Bu arada mevcut iktidarın da ‘dindar
nesil’ yetiştirme hevesi yüzünden İmam-Hatip ve ilahiyatlar dahil bütün okulları
kalitesizlikte eşitlediğini bir yere not etmek gerekiyor.
Biz görkemli üniversite binaları ve hiçbir hedefi, umudu bulunmayan milyonlarca
üniversite öğrencimizin varlığı ile övünürken, gelişmiş dünya her gün yeni bilimsel
gelişmelerin altına imza atmaya devam ediyor. Bunun için bizi kıskandığını
söylediğimiz Almanya’daki eğitim sistemine bakmak bile yeterli olacaktır.
Dünya üniversiteleri akademik sıralamasına (ARWU) göre Almanya dünyanın en
yenilikçi ve köklü üniversitelerine sahiptir ve burada okumak her öğrenci için bir
ayrıcalıktır. Peki bu nasıl başarıldı dersiniz?
Bir kere bu başarı, orta öğretimden başlayan modern bir sürecin sonucudur. Buradaki
orta öğretim okulları nitelik ve eğitim sistemlerine göre genel olarak şöyle
sıralanmaktadır: Alman eğitim sistemi içerisindeki Hauptschule genel olarak en temel
düzeyde eğitim verir ve meslek hayatına kalifiye eleman yetiştirme amacındadır.
Mesela Hauptschule ve Gymnasium arasında yer alan Realschule, daha vasıflı
meslekler için temel eğitim sunarak öğrencilerin teknik liselere geçiş yapmasına
olanak tanır. 6 yıllık eğitim süresi içinde öğrenciler diploma (Fachoberschulreife) ile
meslek hayatına başlayabiliyor ya da eğitimlerine devam ederek lise diploması
(Abitur) alma hakkı kazanır.
Alman eğitim sisteminde en iyi öğrencileri yetiştiren Gymnasium okulları ise tamamen
üniversite ve akademik kariyere yönelik temel bir eğitim sunar. 9 senelik eğitim
süresinde öğrenciler, lise diplomalarını (Abitur) aldıktan sonra, üniversite ve meslek
yüksek okullarına girebiliyor veya eğitim öncesi kendilerini geliştirmek adına
bölümüyle ilgili bir alanda mesleki eğitim alabiliyor.
Eğer bir gün eğitimi dert edinerek aklı ve bilimi esas alan bir iktidara sahip olabilirsek,
belki o gün biz de gençlerimizin kaçmak istemediği bir Türkiye ile tanışabiliriz…

YORUM EKLE
google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0