NE OLDU BİZİM İNSANLARA

İnsanlarımızı tanıyamaz hale geldim.
Vicdan nerede kimde diye bazen kendi kendime soruyorum.
Sokaklarda aç gezen insanlarımızı görünce vicdanım sızlıyor.
Lokanta vitrinlerine aç bakan kimsesiz insanları görmeyenler
vicdansızdır.
Zaman zaman ‘bu nasıl bir dünya, ne oldu bu insanların
vicdanına, acaba bu karanlığın sonu hiç gelmeyecek mi?” diye
kendi kendimizle konuşur ve müthiş umutsuzluk anları yaşarız.
İşte şu günlerde böylesine haller içindeyim, öyle ki bazı anlarda
bırakın konuşmayı nefes almayı bile neredeyse yük olarak görmeye
başlıyorum.
Ve her zaman olduğu gibi yine tek teselli kaynağım şiirler ve şarkılar…
Bir haftadır ara ara Hafız’ın Divanını okuyorum, rastgele bir sayfayı
açıyorum ve şu dizeler beni alıp götürüyor:
/Gayb perdesinin ardında gizlenen umut sabahı
Söyle de dışarı çıksın zira karanlık geçip gitti
O uzun gecelerin perişanlığı ve gönül derdi
Hepsi sevgilinin zülfünün gölgesinden geçip gitti
Zaman sözünü tutmadığından inanmıyorum henüz
O keder hikayesi sevgilinin saltanatından geçip gitti
Her ne kadar kimse Hafız’ı hesaba katmadıysa da
Şükürler olsun ki o sonsuz sıkıntı da bitti gitti/
Evet zor zamanlardan geçiyoruz ve bu ülkenin başına gelenler
hepimizi mutsuz ediyor. Ama biliyoruz ki bu dünyada gece sonsuza
dek sürmüyor. Acılar her gün katlanarak çekilmez olsa da ‘her gecenin
bir sabahı, her kışın bir baharı’ olacaktır. Gün gelecek tıpkı Hafız’ın
şiirinde olduğu gibi “Şükürler olsun ki o sonsuz sıkıntı da bitti
gitti” dizelerini yeniden okuyacağız.

Henüz gecenin bittiği yerde değiliz belki ama her şeye rağmen,
bugünlerde Hafız’ın Divan’ını okumaya devam etmekte yarar var.
Eğer Hafız okurken, bir taraftan da Paul Éluard’ın mısralarında hayat
bulan, Orhan Veli ve Melih Cevdet Anday ikilisinin çevirisi ile
edebiyatımıza kazandırılan, Zülfü Livaneli’nin bestesi ile dillerden
düşmeyen, bir dönem mırıldanması dahi sakıncalı görülen "Ey
Özgürlük" şarkısını dinlerseniz, gecenin sonu eminim daha da yakın
olacaktır.
İnsanlığın en önemli değerini, özgürlüğü anlatan bu şiir, insanın en
derin ve vazgeçilmez arzusunu konu edindiği için bütün dönemlerde
dillerden hiç düşmemiştir. Bilindiği gibi Paul Éluard, 20. yüzyıla
damga vuran bir aşk ve devrim şairidir. Bu şiirin direnişe destek amacı
taşıdığı düşünülse de, işin aslı biraz farklıdır. Zira bu şiir, özünde
bir aşk şiiridir ve Eluard, bu dizeleri aşık olduğu kadın Gala için
yazmıştır.
Ama bir gerçek var ki II. Dünya Savaşının yaşandığı ve Almanya’nın
Fransa’yı işgal ettiği yıllarda Éluard’un bu şiiri cephelerde dağıtılmış
ve adeta bir direniş sembolü olmuştur.
Şiir pek çok sanatçı tarafından bestelenmiş, farklı dillerde ve çeşitli
melodilerle kulaklarda çınlamıştır. Ancak dillerden düşmeyen ve
başarılara imza atan beste Zülfü Livaneli’ye aittir. İşte o şiirden bazı
dizeler:
TBMM GENEL KURULUNDA ÇARPIÇI BİR AÇIKLAMA…
Bu açıklamaya değinmeden geçemiyeceğim.
İyi Parti Gaziantep Milletvekili Prof Dr.Hüseyin Filiz Hazine ve Maliye
Bakanının Kur korumalı tl geçtiklerini doları frenlediklerini,üretimi ve
büyümeyi tercih ettiklerini belirterek,bu sistemden dar gelirliler hariç
ihracatçı ve üretici firmalar kar ediyor diyiyor.Emeklilerin 2500 aldığı
bu ülkede böyle bir Maliye Bakanının olması bizi şaşırtmıyor.Nüfusun
%45 bu ülkede asgari ücret ile çalışıyor.
Ama Bakan diyiyor ki yeter ki siz ,iş yapın bütün engelleri kaldırırız
bürokrasiyi yerle bir ederiz garibana üzülmemek elde değil.

Ankara Cumhuriyet Savcısı Mehmet Taştan,BU KAPIDAN adlı kitabını
yayınladı.Kendisini tebrik ediyorum.
Muhteşem bir eser.

YORUM EKLE
google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0