"NATO güçlerimizin, sınırların bir miktar ötesinde, 9 Haziran'a kadar devam edecek bir tatbikata başladı. Olası savaş senaryoları için güçlerini, örgütlülüklerini, eşgüdümlülüklerini tahkim edecekler." adı verilen emekçilere emperyalizmin savaş aracına karşı mücadele çağrısı yapıldı. Türkiye'nin NATO'dan çıkması ve NATO'nun da tüm askerleri ve üsleriyle birlikte ortaya çıkması altı çizildi.
TKP Merkez Komite, "Ülkemizdeki NATO'nun genişlemesi sesini yükseltmeli, bu sesi diğer ülkelerin emekçilerinin seslerine katmalı, onları da cesaretlendirmeliyiz. Bu ses, NATO'yu defedişimizi hızlandıracak ve emperyalist saldırganlığı geriletecek yegâne güçlenecektir." ifadelerine yer verildi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
NATO güçlerimizin, sınırlarımızın biraz ötesinde, 9 Haziran'a kadar devam edecek bir tatbikat başladı. Olası savaş senaryoları için güçlerini, örgütlülüklerini, eşgüdümlülüklerini tahkim edecekler.
Siyaset ve diplomasi alanında arkadan atılan adımlarla bölgede hakimiyetini artırma peşinde olan ABD, suç örgütü NATO yönetimi ile bu hakimiyetini biraz daha güçlendirmeye çalışıyor.
Peki kimi hedef bu tatbikatla yer alıyorlar? Müttefiklerini mi? NATO üyesi olmayan ülkelerde mi? Yoksa bazı basın ve siyaset çevrelerin hayal ettiği gibi, Türkiye'yi mi?
Hepsi ve birden fazlası.
Giderek iç çatışmaları artan emperyalist sistemin tüm aktörleri, buradan kendilerine mesaj gönderiyorlar. Savunma harcamalarını GSYH'lerinin %5'ine çıkarmaları tavsiye edilen tüm NATO ülkeleri, kendi savunma planı üzerine çalışan Avrupa, emperyalist rekabetin güçlü aktörlerinden Çin ve daha birçok aktör bu tatbikatı izleyerek notlar alabilirler.
Ama mesajın ve tehdidin en büyüğü, bu ülkelerin yönetimlerine değil, emekçi halklarına.
Dünyadaki ayrılık ve çatışmaların böylesine yaşandığı bir dönemde, savaş provalarının ve verilen mesajların gerçek bir çatışmaya evrilmesi, bazen derin bir hesap bazense anlık bir hesap sorunudur.
Bu tatbikatın bir kez daha gösterdiği, öyle bir an geldiğinde, dört bir yanımızın halka düşman suç örgütü NATO'nun askerleri ve üsleriyle dönüşümlü olacağı gerçektir. Daha da önemlisi ise, bu askeri varlığın kendi içimizde ve topraklarımızda da mevcut olması.
Sürmekte olan NATO tatbikatı, yalnızca mevcutin değil, Yunanistan'ın, Bulgaristan'ın ve tatbikata'ya katılan diğer Balkan ülkelerinin halklarının güvenliğine yöneltilmiş bir tehdittir. NATO ve ABD üsleriyle bağışlanan Ege'de konuşlandırılan silahların ucunda, iki kıyıda da emekçi halk durmaktadır.
Karadeniz'de, Ege'de ve dünyanın başka yerlerinde savaşları önleyecek ve savaşçı NATO'nun hazırlıklarını boşa çıkaracak bir tek şey var: O da, emperyalist planların karşısında dimdik duracak örgütlü bir halk.
Böylesine etkili bir karşı koyuş için NATO'nun bizim iç meselemizin olduğu gerçeğini hatırlamamalıyız. Her ne kadar uluslararası boyutlarda olsa da, NATO, yaygın olarak sadece bir dış politika programı olarak ele alınamaz. İçimizdeki NATO, sermaye iktidarının çıkarlarını korumakta, halkımızın tasarrufu hedefi kapsamındadır. İşe buradan başlamalıyız.
Türkiye NATO'dan çıkmıyor. NATO da tüm askerleri ve üsleriyle ustalıkla öne çıkmalı.
NATO'ya sadakat yemini eden iktidar ve muhalefetin toplumdaki anti-emperyalist hassasiyeti suistimal etmesine izin vermemeli, NATO'nun ve NATO'cuların karşısında emekçi halkın örgütlü gücüyle durmalıyız.
NATO'nun büyüme sesini yükseltmeli, bu sesi diğer ülkelerin emekçilerinin seslerine katmalı, onları da korumalıyız.
Bu ses, NATO'yu savunmamızı hızlandıracak ve emperyalist saldırganlığı geriletecek güç olacaktır.
