hepsibethepsibet güncel girişgüvenilir slot siteleri

TKP'den özet 'süreç' açıklaması: 'Terörsüz Türkiye' iddiası ve 'Sömürüsüz Türkiye' kavgamız

TKP Merkez Komite'nin bölgedeki ve bölgedeki gelişmelere ilişkin kaleme ilişkin 27 maddelik bildirimi "'Terörsüz Türkiye'! Güzel söz. Peki 'Sömürüsüz Türkiye' nasıl geliyor? İşte hep birlikte bunu başaracağız" denildi.

TKP'den özet 'süreç' açıklaması: 'Terörsüz Türkiye' iddiası ve 'Sömürüsüz Türkiye' kavgamız
banner98

19 Mayıs 2025 tarihini içeren açıklama şöyle:


1.Emperyalizm ABD'den ibaret değildir. Emperyalizm kiminin istediği zaman suç atacağı kimliği belirsiz bir düşman da değildir. Emperyalizm, uluslararası tekellerin ülkelerindeki dünya sisteminin adıdır. Bu sistem kapitalist ülkelerin dünyamızın zenginliklerinden daha fazla ücret alıyor, yeni yatırım ve sömürü alanlarına ele geçmek için büyüme rekabete giriyor. En güçlülerin daha zayıf olanlardan kaynak aktardığı, savaşlar, işgaller, ilhaklar, etnik kişiler, darbeler, kitlesel göçler ve katliamlarla meydana gelen bu çekişme, tek tek ülkeler içinde işletmelerin birbirleriyle rekabeti ortadan kalkmaz. Birçok ülkenin farklı sermaye gruplarının birbirinden farklı dış politika tercihleri biliniyordu. Bütün kapitalist liberal iktidarlar, bu farklılıklar uyumlu hale gelmeye çalışır ve genellikle en güçlü sermaye gruplarını daha fazla gözeterek bir "ulusal strateji" belirlemeye çalışır. Bu ulusal strateji aslında ulusun çok küçük bir azınlığının çıkarlarına denk düşmek için "ulusal" ya da AKP'lilerin kavramlarını kullanacak olursak "yerli ve milli" değildir.

2.Bugün dünyada söz sahibi olan ülkeler iyi-kötü, haklı-haksız, adil-adaletsiz diye ayırma, tek tek bu düzenli hükümler süren toplumsal sistem, haksızlık, adaletsizlik üzerine kurulu olduğu için, emekçilerin sömürüsüne dayandığı için büyük bir yanlıştır. Bu anlamda iç politika ile dış politika arasındaki tamamlar, iç politikada yanlış olan bir iktidar dış politikada doğruya dönüşmez. Geniş halk yığınlarını uyutmaya dönük tarihi bir yalandan söz ediyoruz. Bu nedenle ısrarla yurtseverliğin, sahip çıktığımız, sevgimizin nefretinden, haksızlıklardan, adaletsizliklerden özgürmak olduğunu, ancak ve ancak bu tür bir özgürlük tutumuyla dış düşmana ve emperyalizme karşı mücadele edilemeyeceğini söylüyoruz. 

3.Eskiden uzun bir süredir ABD'nin başını çektiği bir blok ile çok hızlı bir ekonomik büyüme sayesinde ABD hegemonyasını tehdit eden Çin arasındaki mücadelenin keskinleşmesine tanık oluyorsunuz. Bugün dünyanın birçok miktarı ve bizim bölgemizde yaşanan hareketliliğin bu mücadeleyle boyutları önemsenmelidir. Son dönemde ABD yönetiminin Rusya'yı Çin'den uzaklaştırmak, Avrupa müttefiklerini savaş belgeleri, ticaret yollarını ele geçirmek, Ortadoğu'daki ittifak sistemini yenilemek, Çin'in ekonomik üstünlüğünü dengeleyecek bölgesel üretim alanları yaratmak için çaba sarf edilmiştir.

4.Filistin direnişinin neredeyse tüm dünyanın açık desteği ya da yummasını fırsat bilen İsrail tarafından desteklenmesi, bölge ülkelerinin İsrail tarafından desteklenmesi, bölge ülkelerinin İsrail'in desteklediği hedeflerini desteklemek için gelen İbrahim'e dahil edilmek için adımlar, Suriye'de bu süreçte direnç oluşturan Esad iktidarının düşmesi ve yerine geldiğini ABD ve İngiltere'ye olduğunu belirten Cihatçı HTŞ'nin göz ve İran üzerindeki baskıların devam etmesidir. Gelişmeler, Suudi Arabistan, Mısır, Türkiye, İsrail arasındaki rekabeti yumuşatmaya ve dengeleri İran yönünde değiştirmeye çalışan ABD ve İngiltere'nin hedefleri doğrultusundadır. Bu süreç bölgesi mevcut veya proje halindeki enerji yatırımları konusunda önemli bir aktör olan ve son aylarda Türkiye ile İsrail arasında arabuluculuğa soyunan Azerbaycan'ın önemli bir rol üstlendiği bilinmelidir.

5.Ortadoğu'da dengelerin, sınırların ve ittifakların değişeceği bir dönem açılmıştır. Konunun emperyalistlerin "bölme, parçalama" stratejisinden ibaret olduğu düşünülmemelidir. Aslında ülkelerin daha küçük birimlere uygulanması hedef araçlar değildir. Emperyalizm, daha kolay sömürmek, yağmalamak, daha yüksek kârlar için ülkeler parçalamaya çalışmaktadır. Bu uzunluktaki uzun süreli kanlı savaşlarla bezdirilmiş olan bu bölge bir yandan oluşturularak sahip olunan ticaret ve enerji yollarıyla, diğer yandan da ucuz ve hiçbir biçimde talep edilmeyen ile yeni bir "ekonomik canlılık" yöntemine dönüştürülmesi hedeflenmektedir. Suriye'ye yaptırımların ve Şara'ya "İsrail'le iyi geçineceksiniz" talimatının durumu konuyla ilgili. 

6.Hindistan'dan başlamak üzere Ortadoğu, Libya, Sudan gibi Afrika ülkeleri için alan geniş bir bölge yeni bir “ekonomik canlılık” aktarımının önden ayrılmasının Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan, Mısır ve Azerbaycan'ı içeren güçlü bir ittifakın kurulmasıdır. Bu tür kuralsız bir hamle olmadan Çin'in ekonomik olarak durdurulması, geriletilmesi güç görülüyor. İki yıl önce ABD emperyalizmi tarafından Çin'in “Kuşak ve Yol” projesine alternatif olarak sunulan “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru” bu eksendeki arayışın önemli ifadelerinden karşılandı. Ticaret ve enerji yollarının kontrolünün yeterli olmadığı, aynı zamanda alternatif bir üretimin oluşturulduğu doğal Trump yönetiminin Çin'le ticaret sistemi kapsamında tırmandırdığı gümrük tarifeleri aralığıyla birlikte daha belirgin hale geldi. Bir yandan ABD ve Avrupa pazarlarının Çin akışını azaltacak yeni bir “sömürü merkezi” oluşturulurken, bir yandan yeni pazar imkanlarının ortaya çıkma potansiyelinin hedeflendiği güçler yaratılıyor.

Geniş bölgedeki Ortadoğu ülkelerinin birinde, petrol zengini ülkelerin de dahil olduğu, sanayi üretimine dayalı hızlı bir gelişme ve dolayısıyla sömürü olanaklarının genişletilmesi açısından muazzam olanaklar sunulmaktadır. Hiç kuşkusuz Mısır, Ürdün, Suriye, Irak gibi ülkelerde ucuz emek ticareti açısından taşıdıkları potansiyelle bir çıkarken, Türkiye sermayesinin görece gelişkin üretim süreciyle ve deneyimleriyle bu ülkelerden daha eski bir parça haline getirme yeteneğine sahip olması, İsrail ve Suudi Arabistan'ın teknoloji ve sermaye ticareti ihracı boyutlarında devreye alınması gibi bir işbölümünden söz edilebilir. Son 10 yılda Suriye Savaşı'nın açığa çıkardığı göçle en güçlü biçimde Türkiye'de, aynı zamanda Mısır ve Ürdün'de gözlenen sömürü kapasitesindeki artış, AB sermayesi başta olmak üzere uluslararası tekellerin kârlarına yansımıştır. Emperyalist aktörlerin araştırmaları ve zorlamaları, bu kadar geniş ve entegre bir sömürünün sunabileceği çok sayıda depolamanın yaygınlaşmasına dayanmaktadır.

7.TKP'nin "sermaye barışı" adını verdiği son çözüm süreci buraya denk düşüyor. AKP iktidarı, ABD ve İngiltere tarafından bu süre boyunca zorlanmıştır. Bahçeli'nin "dış tehdidi" diyor, PKK desteğinin "bizim başka seçeneklerimiz de var" diye birden fazla kez vurguladığı gibi, İsrail Suriye'de daha fazla rol üstlenilebiliyor, hatta Şara yönetiminin ipini çekebiliyor ve Suriye'de kendi başına kontrol ya da himaye bölgesinde kur yapılabiliyordu. Türkiye Suriye'de HTŞ'nin iktidara almayı sağlayan operasyonun sahadaki yürütülmesi zorunlu olmak zorunda bırakılmış, SDG gerçeği (şu anda sürmekte olan gerilim ve açıklamalar bir yana) kabul edilmiştir. AKP iktidarının ekonomik yetersizliği ve yıllardır birikmiş olan bozulmaların uluslararası bir karakter kazanması nedeniyle fazla direnç göstermesi mümkün değildi. Buna ek olarak, iktidarın NATO ve Avrupa'ya ait olduklarında "güvenilir bir ortak" olma sözü tarihinde, bu anlamda bir kez daha ABD çizgisine teslim olduğu ve bir yandan da bunu büyük bir fırsat olarak görüldüğü unutulmuyor.

8.Böylece uzun bir süredir devam eden uygun uluslararası konjonktürü bekleyen "çözüm süreci" bu kez daha kapsamlı ve kararlı bir biçimde gündeme geldi. Sunulan tavizler sayesinde uluslararası sistem tarafından makul bulunan "Erdoğan'la devam" seçeneğinin Türkiye'deki toplumsal ve siyasal gerçeklikle de ayrılmak için son seçimlerdeki ittifakın dağılması gerekiyordu. DEM'in CHP'den uzaklaştırılması ve Erdoğan'ın bir dönem daha yönetilmesine destek olmasa bile engel teşkil etmesi, dahası AKP'ye güç ve meşruluk kazandırılacak yeni bir Anayasa'ya yardımcı olması ihtiyacı, çözüm süreci hızlandırdı ve Öcalan'la devletin yıllar içinde çalıştığı planları güncellenerek hayata geçirildi. 

9.Bu çözüm süreci, çatışmaların sona ermesi için ve sona erdiği sürece her durumda olumlu bir yanmak. Emekçi halkının bir araya gelmesi, düşman eden bir çatışmanın sonlanması, kardeşlik fikrinin "resmi" bir tez haline gelmesi, bağımsız ve devrimci bir stratejiyle değerlendirildiğinde, bu ülkeye aydınlığa ulaşımı kolaylaştıran bir iklim uygulanabilir.

10.Ancak süreci burada genel hatlarıyla özetlediğimiz uluslararası ve sistematik arkaplanı bu olumluluğun bedeline ilişkin yeterine açıklayıcı olmalıdır. “Kürt sorunu”, bu sistem tarafından çözümsüz hale getirilmiş, emperyalist ülkeler bu güçle sistematik müdahalelerle yardımcı olmuş, Kürt milliyetçi hareketi aradan geçen yarım asırlık sürede yaşadığı ideolojik dönüşümün ardından elindeki geniş toplumsal tabanı yola çıkarken ilan ettiği teorilerle ilgisiz bir "çözüm"le başlamıştır. İngiltere ve ABD'de bu “sorun”un biçim değiştirme zamanı geldiğinde düşünmüş, AKP iktidarının çaresizliği fırsata dönüştürmeye karar vermiş, örgüt de kendi yarattığı Öcalan kültünü aşmanın imkansızlığını da görerek süreçten yeni olanaklar yaratma yöntemleri çalışmaya başladı. Burada kazanan ya da kaybettiği zaman ve bütün bu aktörler arasındaki mücadele ile başka öznelerin Türkiye ve bölgede neler yapabileceğini belirleyecekler. 

11.Bu tabloda çözüm yöntemleri farklı farklı anlamlar çözülmez kaçınılmazdır. AKP ve devlet içinde farklı eğilimler vardı, sadece Erdoğan ve Bahçeli'nin açıklamalarına bakarak değerlendirmelerine baktılar. PKK cephesinde de benzer bir durumun olduğu bilinmektedir. Son derece doğal olan bu farklılıkların zaman içinde giderilebildiği görülebileceği gibi daha şiddetli bir gerilime dönüşmesi de mümkündür. Bizim açımızdan bu farklılıklardan çok süreçte hakim ideolojik ve sınıfsal özellikleri önemsiyoruz.

12.Çözüm süreci aktörlerinin yıllardır dile getirdiği gibi Türk-Kürt kardeşliğinin zemini dinsellik olarak kurgulanmıştır. Yeni-Osmanlıcı tedaviye uygun olan bu zemini Sünni İslamcılığı olarak tarifede bir kayıt bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin dağılımının, Lozan dağılımının, sınır sınırlarının tartışılmasıyla bu zeminle tamamen uyumludur ve yapılan resmi açıklamalar ne olursa olsun kaçınılmazdır. 

13. Türkiye burjuvazisinin önemli bir bileşeni olan Kürt sermayesinin Irak ve Suriye'de yaratılacak yeni olanaklarla birlikte, sınıfsal egemenliklerin birleştirilmesinde yeni bir aşamada geçilecek, Türk-Kürt kardeşliği bir sermaye kardeşliği olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Kürt kayıplarının payına sömürü ve yoksulluk dışında bir şey düşmeyecek.

14.Sermaye kardeşliği ya da barışı her zaman kırılgandır. Bölgedeki yeni dengeler Türkiye'nin Küçük sermaye barışını hızla bir gerilim ya da çatışmaya dönüştürebilir. Ayrıca İran'la görüşmelerin akamete kesilmesi durumunda, günün çözüm sürecinin yarattığı “sermaye barışı”nın uluslararası sistem operasyonunun İran'ın parçası olarak bir bedelin iptal edilmesi gerektiği da mümkündür.

15.Her durumda Türkiye bir yolundadır. Bu geleneksel kavşakta Türkiye'nin Cumhuriyetçilerin yeniden yapılanması mutlak bir haktır. Cumhuriyetçilerin bir bölümünü kabul etse de etmese de bir tartışma ve yeniden değerlendirme kaçınılmazdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dinamiklerinin sorgulandığı ve Cumhuriyet ile nihai hesaplaşmaya girmek isteyenlerin “tam zaman” olarak adlandırıldığı bir dönemde bu ülkenin başına gelen felaketin ve olayların derin belirtilerinin tespiti ve halkın bize borçlarımızın borcudur. 

16. Türkiye Cumhuriyeti devrimci bir mücadelenin ardından, devrimci bir proje olarak kuruldu. Daha sonra gelen yıllarda yaşananların bu gerçeğin üzerini örtmesine asla izin vermeyeceğiz. Emperyalist işgal ve Saraya karşı mücadele ve bu mücadelenin Cumhuriyet ve ilerici bazı reformlarla taçlandırılması, Mustafa Kemal kökenlerindeki hareketin meşruiyetinin altındadır. Gerçekçi bir değerlendirme, o dönemde, coğrafyamızda daha ileri bir savaşta hayatta, ciddi engellerin olduğu sonucu veriyor. Bu, aşiret reisleri, büyük toprak sahipleri ve tarikatların merkezindeki Kürt halkı için de geçerlidir. Bu bağlamda ne kadar çaba harcanırsa harcansın, Şeyh Sait gibi gerici unsurlara adil bir haksızlık iddiası, Kürt halkına değil ancak katılan Yeni-Osmanlıcı zorlamalara hizmet edebilir. 

17.Milli Mücadele sırasında Anadolu'daki ayrılmayacak bir bölüm işgale karşı mücadeleye sıcak bakmadığı bilinen bir gerçektir. Savaş yoksulluğu, yoksulluk, kadercilik, Saray propagandası gibi etmenler geniş bir kesimin mevcut durumunun kabul edilmesine neden olmuştur. Bununla birlikte, fakir köylüler arasında kabullenişle toprak ya da iş sahibi eşrafın işbirlikçiliği arasında bir ayrım yapmak zorunludur. Bu ayrımlar Milli Mücadele'ye katılıp güvenli tutmak için de geçerlidir. Kurtuluş Savaşı'na canını ortaya çıkaran katılan zayıflarla bir yatırım sürecinde görerek "parası" ile katılanların mücadeleden beklentileri farklıydı. Kurtuluş Savaşı'nın bitimiyle birlikte, mülk sahipleri ama Anadolu'yu terk eden gayrı-Müslümanların malları ve içinde bulunanlar ellerinden alıp kendi topraklarını büyüterek zenginliklerini arttırırken zavallı köylülük durumunda bir iyileşme gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla 1923 sonrasında Osmanlı'daki sınıf dağılımlarının ortadan kalktığı ve toplumsal adaletsizliğin azaldığı iddiasının bir bedeli bulunmamaktadır. Bugün Türkiye kapitalizminin insanlarımıza yaşattığı muazzam eşitsizliklerin kaynağı ve bir bölüm, büyük patronların isimleri o yıllarda aranabilir. Bu sınıfsal ve realite gerçek, Milli Mücadele'nin ve Cumhuriyet'in devrimci değerlerinin azaltılmasıdır. Nesnel ve nesnel açıdan bu gerçekliği değiştirecek koşullar o dönem başından beri, bugün Milli Mücadele'ye canlarını ortaya çıkarmayı destekleyen Anadolu köylüsünün torunları olan işçi ve emekçilerin bu ülkedeki kuran ve kurtaran sınıf olarak holdinglerin ayakta dikilip kırılmasının meşruiyetini ve güncelliğini ortadan kaldırmamaktadır. 

18.Lozan'ın ve genel olarak sınırlarının tartışmaya açılması, ister Kürtlerin gücünün yendiği tezine dayansın ister Mustafa Kemal ve arkadaşlarının korkalığının ürünü olduğu iddia edilen "Anadolu'yla yetinme" kararına ilişkin bir eleştirinin ürünü olsun, bugün bu bölgede yaşayan herkes için yıkıcı sonuçlar doğuracaktır. Sevr işleminin hortlatılması için çalışmaların yanı sıra Türkiye'nin topraklarında şu ya da bu yöne doğru genişletmenin tarihsel doğruluğa yönelik söylemler Balkanlar, Ege, Kafkaslar ve Suriye-Irak-İran hattında kanlı hesaplaşmalar için bir temel çalışmaya başlandı. Etnik elektromanyetik doğruluk arayışları, zamanında başlatılıp durdurulacağı bilinemeyeceği için hiçbir ulusa esenlik sağlamaz. 

19.Komünistler, Cumhuriyetçilerin sağlıklı bir şekilde bir tartışma yapmaları için sorumluluktan kaçmayacaklarını ilan ettikten sonra Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi gibi bir oluşumun ortaya çıkması, bağlı yerel meclislerin kurulmaya başlaması ve bir Cumhuriyetçiler Kurultayı'nın inisiyatif olarak başlatılması son derecedir. TKP yeni bir ipekinin ancak emekçi sınıflara saklanarak ve kapitalizmin temellerini sorgulayarak gerçekleşebileceğini ileri sürerken ülkenin yeni bir kavşağa yaklaşmakta olduğu öngörüsüyle hareket ediyor. Şimdi bu kavşağa ulaştık. Sermayenin barışının karşısında Türk ve Kürt emekçilerinin kardeşliğini ortaya koymak, siyasallaşmış Kürt kökenli yurttaşların ve yaşanmakta olan süreçte zeminini kabullenmeyecek siyasetçi ve aydınların yeni bir cumhuriyetçi atılımın parçası olması için kolları sıvamak gerekir. 

20.Bunun için mücadele ettiğimizi açıklığa kavuşturmak durumundayız. Soyut ve sınıfsal içeriği boşaltılmış bir emperyalizme karşı değil, çok uluslu tekellerin sistemi dünya olan emperyalizmle mücadele ettiğimizi, NATO gibi çocukların o tekellerin çıkarları kuruluş yapılandırıldıklarını; Türkiye'de sömürücü tekellerin iktidarının hüküm sürdüğünü; büyük sermayenin bütün bileşenleriyle AKP iktidarından ve cumhuriyetle birlikte bu topraklara mâlolan değerlerinin aşınmasından sorumludur; holdinglerin ve tarikatların ülkesinde el uçurumun derinliğine getirileni; iyi kapitalizm diye bir şeyin olmaması; İyiyi ve radikal bir kurtuluşu hedeflemeden daha kötülerden kurtulamayacağımız emekçi halkına anlatmamız gerekiyor. 

21.Bu süreç en büyük tehlikelerden biri, geçmiş iktidarların ve AKP'nin Kürt sorunu söz konusu olduğunda uzun bir süre ülkede dayattığı düşmanlaştırıcı dilin AKP'ye karşı çıkmak isteyen Cumhuriyetçi kesimler tarafından kullanılmasıdır. Bu dil, ülkesi ve imparatorları esir düşmüş ve bugün ortaya çıkan emperyalizmin güdümlü sermayesinin barışına zemin hazırlamıştır. AKP ve yandaş medyanın bir günde terk ederek ortada bıraktığı bu dil ilkeldir. Türkiye'de Cumhuriyetçilerin ilkelliğe değil, cesaret ve kişilerine sahipler. 

22.Türkiye Komünist Partisi önümüzdeki dönemde Türkiye'nin birliğini, kardeşliğini, bağımsızlığını, halkın refahını ve eşitliğini sağlayacak bir ipekinin temel gücü olan emekçi halkın birleşik mücadelesinin yükselişi için zamana karşı yarışacaktır. Kimlikçi siyasete, milliyetçi konumlanışlara, liberal sahtekarlıklara tamamen kapatılmak zorunda olan bu mücadelenin açık ve berrak bir Türkiye idealini ortaya koyması, şu anda Türklüklerini, Kürtlüklerini tartışmak, hayatta kaldığı durumda bırakılan evrensel yurttaşımızı çaresizlikten çıkarmanın tekliği. 

23.AKP'ye tepkili toplumsal kesimlerin “İmamoğlu eksenli” bir siyasetten kurtarılması bir başka önemli seçim. İmamoğlu'na yayılan operasyon politiktir, seçme ve ayıklama hakkı saldırısıdır. Bu büyümenin karşı durulmalı ama iktidarın İmamoğlu tuzağına düşülmemelidir. Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde, AKP tarafından yönetilen bir sistem ayrılmış, neredeyse aynı şirketlerle iş yapmayı bırakmış devam etmiş, bir yandan da bu sistem kendi siyasal gelişmeye uygun hale gelmeye çalışmıştır. Büyük holdingler ve irili ufaklı tarikat yapılanmaları tarafından bir kâr ve rant kaynağı olarak kullanılan bu sistemin savunulacak tarafı yoktur. AKP siyasi bir operasyonla muhalif kesimleri İmamoğlu'nun ayrılmasında bir tarafa doğru sürükleyip sonra çok iyi bilinen bu sistemin gözden geçirebileceği bir kısmını teşhir etmeye ve hatta tasfiyeye yöneliktir. Böylece hem İmamoğlu devre dışı kalacak hem de geniş bir kesim bel bağladığı kahramanla birlikte çaresiz kalacak.

24.AKP'nin çözüm sürecinin yeni bir Anayasa'ya dönüştürüldüğü biliniyor. 23 yıllık iktidar boyunca Erdoğan ve ekibinin nasıl bir Türkiye çapında, halka ne sunabileceği bütün özellikleriyle görüldü. Yeni bir anayasanın içeriğinden bağımsız olarak AKP'nin Türkiye tasarımına hizmet sunma aşamasıdır. Zaten Anayasa'da yazılanların AKP iktidarının hiçbir biçimde kısıtlanmadığı bütün bu süre boyunca harcanan deneyimler korunmuştur. Bu anlamda yeni bir anayasa taslağına göz boyamak için konacak bazı konuların özünü değiştirmeyecek. 12 Eylül faşizminin ürünü olan Anayasa'nın üzerine bir başka karşı devrim anayasasına, AKP Türkiyesi'nin kurumsallaşıp meşruluk kazandığına göre yok. Türkiye'nin bundan sonraki anayasası devrimci, toplumcu, özgürlükçü, anti-emperyalist, laik karakterde olmalı, sömürüyü, militarizmi, ırkçılığı yasaklamalı, yurttaşlarının eğitim, sağlık, barınma, su, ısınma gibi temel ihtiyaçları bedelsiz sağlamayı taahhüt ediyor. Bu bağlamda TKP'nin yeni anayasa anlayışında net tutumunda herhangi bir değişiklik olmayacaktır. 

25.İktidarın her şeyi planlayıp, bütün engelleri bir aştığı, yıllar öncesinden düzenlenmiş bir stratejiyi kusursuz bir biçimde uygulanan bir kez daha yaygın kabul görüyor. Her zaman söylediğimiz gibi toplumun geniş kesimlerinin umut ve umutsuzluk arasında gidişinin temel nedeni Türkiye'deki "muhalif" çevrelerin halka dayattığı siyaset tarzıdır. Kişilere, kolay kurtuluş reçetelerine dayalı bu tarz rejimler, ilkeli ve programa dayalı bir mücadelenin yerine konduğu için AKP iktidarına tepkili dünyada kişinin umuduyla kısa sürede ağır bir umutsuzluğa dönüşebiliyor. Saraçhane merkezli protestoların ardından AKP iktidarının günlerinin sayılı olduğunu düşünen geniş bir nüfus bölmesi şu anda AKP ile DEM arasındaki süreçte ahlaki çöküntü yaşamakta ve AKP'nin asla alt edilemeyen efsanesini kulaktan yayınlanmaktadır. sorgulamadan AKP ile mücadele edilemeyeceğini vurgulayan, siyasetin tek başına "Saray sistemi" olmadığını hatırlatan TKP kendisinden ve etrafından bu umut-umutsuzluk sarmalını uzak tutmakta, bunun nedeni TÜSİAD'a, Avrupa'da yaşanıyor, ABD'ye, "iyi" tarikatlara, AKP eskisi siyasetçilere hiçbir zaman bağlanmamasıdır. 

26.AKP'nin onu istediği, ülke istediği gibi yönettiği doğru değildir. Aylar, Türkiye'nin bir yönetim değişikliklerinden geçişte ve bir dizi aktörün kendi tercih ettiği yönde bu krizin aşılması için hamle yaptığını söylüyorduk. Yeni çözüm süreci yönetim masrafı bir sermaye uzlaşısı ile aşma arayışının bir unsurudur. Türkiye'nin ABD, İngiltere ile birlikte 2023'ten beri bu yana gözlenen iyileşme, son aylarda İsrail'i de içine alacak bir biçimde daha kapsamlı, yoğun bir şekilde çoğaltılmış, bu gidişat hızlanmıştır. AKP'nin yaşadığı ve dağılma biçimli formüle ettiğimiz sorunların aşılması için emperyalist dünyadan gelen yardımın doğrultusu belli olan birlikte, bütün boyutlar henüz ortaya çıkmamış. Daha önemlisi, bu yardımın dövizlerinin tutarlılığı tam olarak öğrenilebilir. Kesin olan, Türkiye'nin iç politikasında denenen sermaye barışı ya da uzlaşının çıkışındaki "Amerikan barışı"nda yer almak ve İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ile birlikte ekonomik, politik, askeri boyutlar olan yeni bir bölgesel sistem aktif bir parçası olmaya karar vermektir. Ancak bilinmelidir ki bu türden "barış"lar bir krizi Yatıştırır, bir başkasına yol verir. "Kusurssuz ve uyumlu" bir bölgesel ABD ittifakı yeni savaşlar demektir, içselyse holdingler ve tarikatlar düzeninden kimse istikrar beklememelidir.

27.TKP ısrarla vurguluyor: Umutsuzluk için bir neden yok. Karşımızda yoksulluk, oransızlık, eşitliksizlik, adaletsizlik, zorbalık üretimi ve hayatın her alanında yaşamayı zorlaştıran bir toplumsal sistem var. Bu sistemin kullanabileceği olanaklar yoktur. Bu sistemin para birimini değiştirmeyen bütün girişimler, çoğala ve halkımıza zaman kaybetmektedir. Sistemin boş olduğu gibi giden bir uğraş yerine gerçekten iyi olan bir sistem kurulmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti bizim ülkemizdir. Kuruluşumuzu, sınırlarımızı tartışıp sorgulamak yerine, başımıza gelen dertlerin parçalarını saptayıp o sıcaklıkta kurutmak ve sevgililer halindei aydınlığa devam ediyoruz. Yeni çatışma ve krizlere gebe sahte "çözüm"ler yerine kişinin, vicdanına, ahlakına, emeğine güvenen, ülkesine, halka ve insanlığa inananların güçlerini birleştirdiği büyük ve gerçekte bir arada kalmayan izindeyiz. 
"Terörsüz Türkiye"! Güzel söz. Peki "Sömürüsüz Türkiye" nasıl geliyor?

İşte hep birlikte bunu başaracağız. 

Necmi İnce

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0