Lale Karabıyık basın açıklaması

CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın CHP Genel Merkezinde düzenlediği basın açıklaması

Lale Karabıyık basın açıklaması
banner98

Bugün Yükseköğretimde yaşanan sorunları konuşacağız…
Öncesinde şu gerçeği hatırlatmak istiyorum:
Ülkemizde çocuklar, gençler ve dolayısıyla aileler, maddi imkanına bağlı olarak nitelikli
eğitime erişilebilen bir azınlık ve nitelikli eğitime erişemeyen büyük bir çoğunluğa
ayrılmış durumda.
Yani hem ilk ve orta öğretimde, hem de yükseköğretimde asıl sorun nitelik kaybıdır. Her
geçen gün eğitimin niteliğinin düşmesi zaten gençlerin girdiği sınavlarda başarılarının
düşmesine sebep olmuştur.
İşte bu konuya da kafa yormak geldiğimiz noktada önemlidir.
Barajı kaldırınca orta öğretimin düşen niteliğini tartışmayacak mıyız?
Sayın YÖK Başkanı baraj uygulamasının gençlerin psikolojisi üzerine oluşturduğu
baskıdan bahsetti. Oysa gençlerin psikolojisine baskı yapan, onları umutsuzluğa
yönelten konuları da unutmayalım.
Mesela barınma sorunu,
Mesela istihdam sorunu,
Mesela yoksul ve yoksun gençlerin üniversiteye başvurusunda önemli bir sıkıntı yaratan
sınava giriş ücreti 345 TL. Madem gençlerin psikolojisini düşünüyorsunuz, bu ücret
neden kalkmıyor?

Ya da sınava birkaç ay kala yapılan bu değişiklik gençlerin psikolojisini nasıl etkiledi?
Bunu düşündünüz mü?
Diğer taraftan, biliyoruz ki üniversiteye giriş sınavında barajın kaldırılmasının
sebeplerinden biri de 1 dekan 1 mekan anlayışıyla, meslek envanteri yapılmadan açılan
fakülteler, üniversiteler.
Yapılması gereken ise bu fakültelerin akademik kadrolarının doldurulması,
imkansızlıklarının, yetersizliklerinin giderilmesi ve öğrencilerin tercih etmesini
sağlayacak iyileştirmelerin yapılması, niteliğin artırılması. Ancak bu yapılmıyor.
Gençleri mutsuzluğa, umutsuzluğa iten kararlar ile eğitim sistemi savruluyor.
Gençler umutsuz. Bunun en önemli nedeni de mezun olduktan sonra iş bulamama
endişesi.
Oysa bu konu da tabii ki sadece YÖK’ün yapabileceği bir şey değil; ancak ekonomi
yönetiminin doğru ekonomik reformlar ve istihdam yaratma politikalarıyla, YÖK’ün de
hedef ve politikaları örtüşebilmesi ile mümkün olacaktır. Ancak eğitime siyaset girdiği ve
siyaset aracı olarak sınav barajlarına kadar kullanılmaya başlandığı örneğinden
hareketle istihdam yaratma konusunda gerçekten kafa yoran yok.
Ve bu gibi durumlar, gençlerin ülkelerini terk etmeyi düşünmesine neden oluyor.
Beyin göçünü artıran sebepler:
- Ülkede işsizliğin yüksek olması,
- Nitelikli kişilerin düşük ücretlerle çalıştırılması,
- Ülkede araştırma koşullarının gelişmemiş olması,
- Gençlere fırsat tanınmaması,
- Akademik özgürlüğün giderek ortadan kalkması vb.

Bu konuda Sayın YÖK Başkanı ve ilgililerin oturup konuya çalışmaları ve bilim
insanlarını ülkemizde tutacak, beyin göçünün önüne geçecek politikaların üzerine kafa
yormaları gerekiyor.

Değerli basın mensupları,
Burada Yükseköğretim ile ilgili bir konudan daha bahsetmek istiyorum.
Bildiğimiz gibi üniversitelerde dönem dönem kadro ilanları yapılıyor ve bu konuda
YÖK’ün 2011 yılında çıkan yönetmeliğinin son halinde şöyle diyor:
ÖĞRETİM ÜYELİĞİNE YÜKSELTİLME VE ATANMA YÖNETMELİĞİ
9/3/2021 tarihinde Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) yapılan yeni düzenlemeye göre,
üniversitelerde profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi alım ilanlarında başvuru koşulu
olarak, adayların lisansüstü tez veya uzmanlık tezi adlarının bir kısmı veya tamamı
yazılamaz. Ayrıca ilanda sadece belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara da yer
verilemez. Yönetmeliğin 3 üncü maddesine eklenen “(3) (Ek:RG-9/3/2021-31418) İlana
başvuru koşulu olarak adayların lisansüstü tez veya uzmanlık tezi adlarının bir
kısmı veya tamamı yazılamayacağı gibi ilanda sadece belirli bir adayı tanımlayan
özel şartlara da yer verilemez.” fıkra ile ilana başvuru koşulu olarak adayların
lisansüstü tez veya uzmanlık tezi adlarının bir kısmı veya tamamı yazılamayacağı gibi
ilanda sadece belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara da yer verilemez.
Bu düzenlemeye rağmen:
Üniversitelerde kişiye özel ilanlar verilmeye ve personel alımı yapılmaya devam
edilmektedir.
Elimizde bununla ilgili son dönemde gerçekleşen ve basına da yansımış çok sayıda
örnek var.

Böyle bir durumda Sayın Rektörler siz de biliyorsunuz ki, bu konuda adrese teslim ilan
verildiği için başvuru yapamayan, mağdur olan adaylar rahatlıkla yargıya, idare
mahkemesine gidebilir, rektör ile ilgili suç duyurusunda bulunabilir.
Burada karar verici, YÖK’ün yukarıdaki maddesine aykırı davranıldığı için Rektör ile ilgili
görevsizlik kararı vermek durumundadır.
Bu karar YÖK’e ulaştığında da YÖK Başkanı’nın gerekeni yapması gerekir. Yoksa
kendisi de suçlu olacaktır.
Bu tür ihlallere hiçbir rektörün izin vermemesi, YÖK’ün de takipte olması son derece
önemlidir.
Değerli basın mensupları,

Yükseköğretimde bugün gelinen noktada çok önemli sorunlar olduğu aşikar. Biz sadece
son günlerde göze çarpan sorunlara değinmeye çalıştık. Ancak Türkiye’de eğitim
sisteminde gerçekten çok önemli çözülmesi gereken sorunlar ve yapılmadı gereken
reformlar var. Bu kadar sınava dayalı, sürekli yöntem ve sistem değiştiren,
ilköğretimden yükseköğretime niteliğin gitgide düştüğü bir eğitim sisteminin öğrencilere
ve Türkiye’nin kalkınma stratejisine hiçbir faydasının olmayacağı aşikardır. Eğitim,
sürekli değişen bir sistemsizlik içerisinde savrulmaktadır.
İktidarımızda ise, Türkiye’nin kalkınma stratejisi ile örtüşen, çocukların ve gençlerin
maksimum yararını hedefleyen, fırsat eşitsizliğinin olmadığı, nitelikli eğitime tüm çocuk
ve gençlerin eşit bir şekilde edilebildiği bir sistemi paydaşlar ile birlikte yapılandıracağız.

Necmi İnce

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0