EMEP Genel Başkanı Akdeniz: Halkın yasaklara, iş cinayetlerine karşı alanlarda olması gerekiyor

Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, siyasetten ekonomiye, iş cinayetlerinden laikliğe gündemdeki konuları değerlendirdi.

EMEP Genel Başkanı Akdeniz: Halkın yasaklara, iş cinayetlerine karşı alanlarda olması gerekiyor
banner98

Akdeniz, tek çıkış yolunun halkın örgütlü gücü
olduğunu vurguladı.
Bursa’da konuşan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, tek adam rejiminin baskıları,
Amasra’daki maden faciası karşısında halkın tepkisini göstermesi durumunda “aman sokağa
çıkmayın” diyen anlayışı eleştirdi. Akdeniz, “Bizi şöyle bir denkleme mahkum etmeye
çalışıyorlar. Acaba kim kimin kalesine gol attı? Bu gollerin hepsi tribünde maçı izleyen halkın
kalesine git. Bu sahada bu sahanın ortasında yolsuzluk var. Bu oyunda yasaklar var. O zaman
bir bütün olarak tribündeki halkın sahanın ortasına inmesi gerekir. Biz böyle bir siyaset çağrısı
yapıyoruz” dedi.
Emek Partisi (EMEP) Bursa il örgütü, “Türkiye nereye gidiyor, Emek ve Özgürlük İttifakı ne
öneriyor?” başlığıyla halk bulaşması yaptı. EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz’in
katılımıyla gerçekleşen buluşma Bursa Akademik Odalar Birliğinde yapıldı. Emek ve Özgürlük
İttifakı bileşeni parti temsilcilerinin de katıldığı halk toplantısında konuşan Ercüment Akdeniz,
sözlerine Nâzım Hikmet’i anarak, Yatar Bursa Kalesinden şiirini okuyarak başladı.
PARALAR FAİZE GİDECEK, ZENGİN DAHA ZENGİN OLACAK, ACI FATURA EMEKÇİYE…
Hükümetin açıkladığı 2023 bütçesine değinen Akdeniz, bütçenin önemli bir kısmının faiz
ödemelerine ayrıldığını dikkat çekerek, “Bu faiz politikalarının ve faiz rejiminin iktidar
tarafından itiraf edildi. Paralar faize gidecek, buhar olacak, zengini daha da zengin yapacak.
Öngörülen bütçe açığı 659 milyar” dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin
açıklamalarını işaret eden Akdeniz, bütçenin acı faturasının işçilere ve emekçilere kesilmek
istendiğine vurgu yaptı. Akdeniz, işçilerin buna karşı örgütlü mücadele etmesi gerektiğini
ifade etti.
Asgari ücret üzerinden iktidarın yaptığı ve yapacağı propaganda konusunda uyarıda bulunan
Akdeniz, Türk-İş’in açıkladığı yoksulluk sınırının 24 bin civarında açıkladığına dikkat çekti ve
insanca bir yaşam için asgari ücretin en azından yoksulluk sınırında olması gerektiğini,
işçilerin bunu talep olarak dile getirmesi gerektiğini söyledi. AKP Genel Başkanı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe girişiminden sonra patronlara yönelik yaptığı
açıklamaları hatırlatarak, “OHAL’i sizin için getirdik, daha kıymetini bilmiyor musunuz? Grev
yasaklarını biz getirdik. Şimdi bir kez daha konuşuyor ve bu konuşmasında diyor ki, önlemleri
alın. Seçime çok yakın bir tarihte işten atmaları yasaklanacak. Ne demek bu? Atıyorsanız
şimdi atın diyor” ifadelerini kullandı. İktidarın sermayeye yönelik politikalarını işaret eden
Akdeniz, işçilerin işten atılmaların yasaklanmasını talep haline getirerek, mücadeleyi
örgütlemesi gerektiğini söyledi. Liranın döviz karşısında değer kaybetmesiyle işçilerin ve
emekçilerin yaşamlarına olan etkilerini, ziyaretlerde bulunduğu kentlerde gözlemlerini
aktararak paylaşan Akdeniz, Ekmek Gül'ün çağrısıyla başlayan ve tüm ülkede yankı bulan
“Okullarda 1 öğün ücretsiz, sağlıklı yemek” kampanyasının öneminden de söz etti.
“SUÇ MÜLTECİLERDE DEĞİL, AKP’NİN GÖÇ POLİTİKASINDA”

Özellikle Suriyeli mültecilere yönelik gerçekleştirilmek istenen linçlere dikkat çeken Akdeniz,
“Bizdeki yoksulluğun nedeni Suriyeliler değil, mülteciler değil, göçmenler değildir. Bu bakış,
bütün bu birikmiş öfkemizi yanlış bir adrese yönlendir. Mülteci, göçmen kardeşlerimizin
güvencesi, ölümüne çalıştırarak, yarı fiyatına çalıştırarak Türkiyeli işçisiyle yarıştırarak,
rekabete sokarak Türkiye işçi sınıfının koşullarını daha da kötüye götüren bu AKP iktidarıdır.
Avrupa Birliği'nin tekelleri ve uluslararası sermaye, yoksulluğun sorumlusudur. Yerliyi de
göçmeni de ezen sömüren, birbirine düşüren onlardır” diye konuştu. Akdeniz, “Yoksulluğun
sorumlusu Suriyeliler değil. Ülkemde AKP’nin göç politikasını istemiyoruz. Avrupa Birliği'nin
Türkiye'ye göçmen deposu haline getiren bu esaret politikasını reddediyoruz. Mottomuz
budur, buradan ilerleyeceğiz” dedi.
“AMASRA’DA FACİAYI ÖNLEMEDİLER”
Bartın’ın Amasra ilçesine yaşanan maden faciasıyla ile ilgili EMEP’in hazırladığı raporu
hatırlatan Akdeniz, “25-30 yaşlarında genç madenciler kaybetti. Madende yaşamını yitiren
bir işçi, 5 aylık hamile eşine diyor ki, ‘İşe giderken bizi patlatacaklar’. Annesine babasına
söylüyor, ‘Bizi yerin altında öldürecekler’. Önlem yok. Türkiye Taşkömürü Kurumu bu. Özel
bir şirket de değil. TTK böyle oluyorsa işçi sağlığı ve iş güvenliği adına Türkiye'nin vay be
haline” dedi. Türkiye’de iş cinayetlerine dikkat çeken Akdeniz, tek adam rejimine de işaret
ederek, “Sayıştayı da tanımıyorum. Denetimi de tanımıyorum diyor. Sermayenin önündeki
bütün engeller kaldırılsın diyor. Fütursuz soygun sömürü düzenidir bu” dedi.
“İŞ CİNAYETLERİ KARŞISINDA İŞÇİ SINIFI BİRLEŞMEK ZORUNDA”
Amasra’daki maden katliamı ile ilgili gözlemlerine devam eden Akdeniz, ‘Ateş düştüğü yeri
yakar’ deniyor, öyle değil. Bir an için öyledir ama ateş bütün işçi sınıfını yakıyor. İşçi sınıfı
birleşmek zorunda, ayağa kalkmak zorunda. Bunun başka yolu yok, daha çok Soma yaşarız,
daha çok Amasra yaşarız yoksa” ifadelerini kullandı.
20 yıllık AKP iktidarlarında yaşanan iş cinayetlerine de dikkat çeken Akdeniz, “Bu sadece
buzdağının görünen yüzü arkadaşlar. Dipte müthiş muazzam bir işçi kıyım makinesi çalışıyor.
Organize sanayi bölgelerinde, madenlerde, inşaatlarda, tarımda her gün her gün insanlar
ölüyor, işçilerimiz ölüyor. ‘Hadi hadi, çalış’ düzenidir bu, Soma düzenidir” dedi. Toplu
sözleşmelerde, sendikal mücadelede işçi sağlığı ve iş güvenliğini en üst maddelerden biri
haline getirilmesi gerektiğini anlatan Akdeniz, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde Emek Gençliği
üyelerinin Amasra maden faciasıyla yaptıkları açıklama nedeniyle soruşturma açılmasına da
tepki göstererek, “Maden katliamı ile ilgili daha tek bir gözaltı yapmadınız. Tek bir istifa yok”
dedi.
ÖZAY TEKSTİL’DE YAŞAMINI YİTİREN KADINLARI ANDI
2005’te Bursa’da Özay Tekstil yangında yaşamını yitiren 5 işçi kadını anan Akdeniz, “15
yaşındaki Ayşe Denizdalan, 18 yaşındaki Sadife Düdüş, 21 yaşındaki Gülden Çiçek, 27
yaşındaki Necla Özveren ve beş aylık hamile 32 yaşındaki Sevgi Sesli hayatını kaybetmişti. Bu
kadın kardeşlerimiz, işçi kardeşlerimiz. Kapıya ulaşamadılar, kapılar kilitliydi çünkü. Bu
yargılama neticesinde 10 yıllık cezayı 180 bin lira para cezasına çevirdiler. İşçiye görülen
adalet budur. Bizler bunu değiştirmek üzere yola çıktık” diye konuştu.

“BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ MÜCADELESİ SADECE GAZETECİLERİN MESELESİ DEĞİL”
Akdeniz, Basın İlan Kurumunun gazetemiz Evrensel’in resmi ilan hakkını gasbetmesine tepki
göstererek, “Evrensel gazetesini susturmaya çalışıyorlar. BirGün gazetesinin politika editörü
Mehmet Emin Kurnaz’a ceza veriyorlar. 16 Kürt gazeteciliği bir günde cezaevine attılar.
TELE1’e üç günlük yayın karartma, Halk TV’ye ceza” diyerek son günlerde basın üzerindeki
baskılara örnek verdi. Akdeniz, iktidarın bununla yetinmediği ve sansür yasasını çıkarttığına
dikkat çekerek, “Basın özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğü sadece gazeteci
arkadaşlarımızın bir mücadele alanı olamaz. Sadece basın örgütlerinin mücadelesiyle bu
saldırıları püskürtemeyiz” dedi. Sendikaların, emek ve demokrasi güçlerinin ayrım yapmadan
bir araya gelmesinin önemine vurgu yapan Akdeniz, “Bu demokrasi mücadelesinin önemli bir
parçası olarak sansür yasasına karşı etkili bir mücadele yürütmesi gerekiyor” dedi. Basın İlan
Kurumunun gazetemize yönelik ilan hakkını gasbetmesine yönelik Evrensel’i sahiplenme
çağrısını yinelen Akdeniz, “Sadece Evrensel değil BirGün’ü, Cumhuriyeti, Yeni Yaşamı okuyun,
okutun. TELE1, Halk TV’ye izleyin. Daha çok artıralım” dedi.
“SEÇİMİN DE SANDIĞIN DA TEK ADAM REJİMİNİN SON BULMASININ DA GÜVENCESİ,
HALKIN ÖRGÜTLÜ GÜCÜDÜR”
Emek ve Özgürlük İttifakının önemine ve neden ihtiyaç olduğuna ilişkin Akdeniz,
“Karşımızdaki ittifak halkın haber alma hakkını boğan ittifak. Karşımızdaki ittifak sansürcü
ittifaktır. Bizim ittifakımız özgür basının, eşitliğin, demokrasinin, halkın haber alma hakkının
ittifakıdır. Var mısınız bizim ittifaka? Mesele budur bizim açımızdan” dedi. “Tek adam
yönetiminden hep birlikte kurtulmamız gerek. Burada sorumluluğumuz neyse onu hep
birlikte yapacağız, hep birlikte yaparız” diyen Akdeniz, tek adam rejimi sonrasına işaret
ederek şunları söyledi: “Öyle sokağa çıkmayın, öyle demokratik tepkinizi dile getirmeyin,
Amasra’da madenciler öldü ‘Aman sokağa çıkmayın’, zamlar yükseldi ‘Sokağa çıkmayın’
diyerek gitmez. Bizi şöyle bir denkleme mahkum etmeye çalışıyor. Acaba kim kimin kalesine
gol attı? Bu gollerin hepsi tribünde maçı izleyen halkın kalesine git. Bu sahada bu sahanın
ortasında yolsuzluk var. Bu oyunda yasaklar var. O zaman bir bütün olarak tribündeki halkın
sahanın ortasına inmesi gerekir. Biz böyle bir siyaset çağrısı yapıyoruz. Elbette ‘provokasyona
gelmeyelim’, işçinin, emekçinin provokasyon yaptığı nerede görülmüş? Ama sendika
bürokrasisini Amasra’ya gittik gördük. Bakanlarla el ele kol kola fotoğraf veriyorsun. 20 gün
sonra o fotoğraftaki madenci gençlerin yarısı ölmüş, yok, utanmazlar. 20 gün sonra maden
ocağının önünde tarikatlar, cemaatler, vakıflar bunlarla beraber bürokrasiyle beraber devlet
erkanı ile beraber yine poz verir. Öyle bir sendikal anlayışla tek parti tek adam rejiminin,
tekeller egemenliğinin sona ermesi mümkün mü arkadaşlar? Bürokrasinin yıkılması gerek.
Düzen muhalefetinin değişmesi gerekiyor. Seçimin de sandığın da güvencesi, tek adam
rejiminin son bulmasının da güvencesi, halkın örgütlü gücüdür. Halkın örgütlü gücünü
meydanlara koymasıdır.”
“HALK EGEMENLİĞİNİ SAVUNUYORUZ”
Sendikacılara seslenen Akdeniz, “Üretimden gelen gücünü kullanabiliyor musun? Görevlerini
yapabiliyor musun? Milyonları meydanlara indirebiliyor musun? İş bırakma çağrısı yapıyor
musun? İşte hodri meydan budur. Biz hodri meydan diyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı olarak

değişimin yolu buradan geçiyor. Özgürleşmenin yolu buradan geçer. Yoksa ‘atı alan Üsküdar'ı
geçer.’ Bunu bilmek zorundayız. Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 24 Eylül'de İstanbul'da Haliç
Kongre Merkezi'nde ilan ettiğimiz kuruluş bir final değil bir başlangıç. Biz başından beri en
geniş halk ittifakını savunuyoruz. Sadece sosyalistlerin yan yana gelmesinin, bir arada
durmasının Türkiye'nin bugünkü kritik eşiğinde yeterli olmadığını düşünüyorum. Bu açıdan
yürüyüşümüz devam edecek” ifadelerini kullandı. Sol, sosyalist güçlerle görüşmelerin
sürdüğünü de belirten Akdeniz, “Bizim programımızda tek parti tek adam yönetimi yok. Biz
halk egemenliğini savunuyoruz. Demokratik bir anayasa diyoruz. Kurucu bir meclis diyoruz.
Laiklik diyoruz. Bundan geri adım atmayalım diyoruz. Eşitlik diyoruz. Sermaye kesimlerine,
servet vergisi konulsun. Baskı olacak kesim varsa sermaye sahipleridir, yoksul emekçiler
değildir diyoruz. Halk için ekonomi diyoruz. Kadınlar için özgürlük diyoruz. Gençler için
güvenli bir yaşam diyoruz. Gençlerin kendi ülkesinde özgürce kendi geleceğini inşa ettiği bir
Türkiye diyoruz. Kürt sorununda demokratik barışçıl çözüm diyoruz. Dış politikada savaş
tezkerelerine hayır diyoruz. İşte, burada birleşeceğiz” diye konuştu.
Asgari müşterekler etrafında ittifakın oluştuğuna vurgu yapan Akdeniz, “Bu ittifak
programları, ittifak politikaları, bir siyasi partinin programı değildir. Her parti kendi
programını savunur. Bizi farklılıklarımızla yan yana getiren şey, Türkiye halkının acil
ihtiyaçları. Bu saydığım temel demokratik, ekonomik, siyasal değerler. Bunların altında
birleşebiliyorsak birlikte yürüyebiliriz. Bu sadece yukarıda masa etrafında parti başkanları ve
sözcülerinin görüşmeleriyle olmaz, ilerleyemez. Tabanda bunu sizler her birinde başarırsanız
bu olacak” şeklinde konuştu.
“Burada dar grup, fraksiyon tartışma ve ayrışmalarına düşmemiz gerekiyor. Programımız
belli, rotamız belli” diyen Akdeniz, Millet İttifakını da eleştirerek, “Biz Emek ve Özgürlük
İttifakı olarak diyoruz ki sadece gidecek olanı değil, giden gidecek de yerine ne gelecek onu
konuşalım ayrıştığımız konu burada” dedi.
TTB BAŞKANI FİNCANCI’YA DESTEK
Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve gazetemiz yazarı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın
kimyasal silah kullanım iddialarına ilişkin yaptığı açıklamalar üzerinden hedef gösterilmesini
de eleştiren ve tepki gösteren Akdeniz, “Hatırlayın pandemide ne kadar yüklendiler, Türk
Tabipler Birliğini ne kadar operasyon çektiler, ne kadar yıpratmaya çalıştılar? Karşı cephenin
bizim meslek ve emek örgütlerimizi dağıtmasına izin vermeyelim. Sakinlikle bir tartışma
yürütmemiz gerek. Kamuoyundaki açıklamalara da bu açıdan her kesimin tabii ki dikkat
etmesi gerekiyor” dedi.
Mehmet Ali Çelebi’nin AKP’ye katıldığı törende AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın sözlerine de işaret eden Akdeniz, “Kadınları kuluçka makinesi gören bir
yaklaşımdır, şiddetle reddediyoruz. Her doğacak Kürt bebeği potansiyel terörist gören bir
yaklaşım, insanca değildir bir kere” dedi.
“TÜRKİYE’NİN LAİKLİĞE İHTİYAÇI VAR”
Başörtüsü tartışmalarına da değinen Akdeniz, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı
açıklama ve yasa teklifi hamlesinin yanlış olduğu eleştirisini dile getirerek, “İran, özgürlüğü,

kadının özgürlüğünü tartışırken biz bunları tartışıyoruz. Kimsenin kılık kıyafeti siyasetin de
devlet alanının da tartışmasının konusu yapılamaz, yapılmamalı. Ne görüyoruz bakıyoruz,
değerler eğitimi var. Müfredatta kindar ve dindar nesiller yetiştireceğiz diyor. Kadının
özgürlüğü sorununu konuşalım. Ne görüyoruz biz orada kadın cinayetleri var. Nereden
nereye geldi” diye sordu. Laikliğin önemine vurgu yapan Akdeniz, “Emekçilerin birliğini
parçalayacak bir yaklaşımdan uzak durmalıyız. Gerçek laiklik. Herkes için lazımdır, inanan
inanmayan. Başörtülü olan olmayan herkes için bu güvencenin sağlanması için Türkiye'nin ve
Türkiye'nin gençlerinin laikliğe ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
“BASKI ALTINDA ANAYASA YAPMANIN KOŞULLARI YOK”
İktidarın Alevilere yönelik açılımını gündeme getirdiğini anlatan Akdeniz, iktidarın Kürt
açılımını hatırlatarak, “Şu an bir tane belediye bırakmadılar. Hepsine kayyum geldi, sıra CHP’li
belediyelere geldi. Açık çağrımız şudur: Kimse Hızır Paşa oyunlarının oyuncağı olmasın.
Burada yapılmak istenen tek adam merkezli projesine bağlı olarak bir Alevi modeli yaratmak.
Bunu bizim razı olmamız asla mümkün olmaz” dedi. Türkiye'de tek parti tek adam rejiminin,
faşist rejiminin adım adım inşa edildiği bir süreç olduğunu anlatan Akdeniz, “Bu kadar
baskının altında olduğu bir dönemde yargının bu kadar taraflı ve baskı altında olduğu bir
dönemde demokratik bir anayasayı yapmanın koşulları yoktur. Bunun olabilmesi için önce
özgürlük ve demokrasi ortamının sağlanması gerekir. Bunun için yetmez ama evet bir kez
daha bu oyuna düşmememiz gerekir. Hepimizin uyanık olması gerekir” dedi.
Akdeniz yaptığı konuşmanın ardından ikinci bölümde soruları yanıtladı.

Necmi İnce

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0