ASLI EVKE YETKİN: ASLI EVKE YETKİN İLE ÇOK ÖZEL!

Çağdaş Hukukçular Derneği neden ve ne zaman kuruldu ve siz neden bunun bir parçası oldunuz?

Çağdaş Hukukçular derneği 70’li yıllarda kurulmuş bir dernektir. Barolardan farklı olarak, demokrat ve devrimci avukatlar tarafından insan hakkı ihlallerinin önüne geçilmesi için kurulmuştur. Kurucuları arasında Deniz Gezmiş’in avukatı  Halit Çelenk vardır. 12 Eylül döneminde derneğimiz kapatılmış sonra tekrar kurulmuştur. Çağdaş Hukukçular Derneği Türkiye ve Avrupa’nın en büyük hukuk örgütüdür. Derneğimiz sadece avukatların derneği değildir. Hâkimlerin, avukatların hatta hukuk fakültesi son sınıf öğrencilerinin de dahil olduğu bir dernektir. Birçok ilde şubemiz ve Bursa’da 250 üyemiz vardır.

Tutuklu Avukatların durumu nedir?

Son 1 yıldır tutuklu avukatlar ile ilgili bir çalışmamız var. 18 Ocak 2013 tarihinde derneğimizin genel başkanı ve İstanbul şube başkanında aralarında bulunduğu 9 meslektaşımız tutuklandı, 20’den fazla meslektaşımız hala yargılanıyor. Biz Çağdaş Hukukçular Derneğine yapılan bu saldırıyı tüm avukatlara yapılmış kabul ediyoruz.

Avukatların sorunları nelerdir?

Günümüzde adil yargılanma hakkını ve yargı bağımsızlığını savunan avukat arkadaşlarımız, soruşturmalarla, tutuklamalarla baskı altına alınmaya çalışılıyor. Avukatların siyasi baskıların yanında ekonomik ve mesleki sorunları da var. Bunun haricinde mesleğimizde bir dönüşüm yaşanıyor. Meslektaşlarımız düşük ücretlerle çalıştırılıyor.

Başbakan’ın dile getirdiği Üstünlerin Hukuku olduğuna inanıyor musunuz?

17 Aralık sonrası yargının iktidardan bağımsız olmadığını gördük. Halkımızda bunu görmeye başladı. Tamamen bağımsız bir Hukuku zaten düşünemiyoruz. Bu mümkünde değil. Yaşadığımız süreçte bağımsız yargının ve adil yargılamanın önemi ortaya çıktı. 17 Aralık sürecinde Savcılar, adliyeler önünde bildiri dağıttılar, HSYK bildiri yayınladı. Soruşturmaların engellendiği, delillerin karartıldığı açıklandı. İktidar yetkilileri bazı davalarda kumpas kurulduğu, yargıda bir çete olduğundan bahsetti. Bu yargıya olan güveni sarstı. Türkiye’de hiçbir zaman yargı bağımsız olmadı. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla yargının bağımsız olacağı söylendi. Biz o zaman referanduma hayır kampanyası yürüttük. Çünkü Adalet Bakanı ve Müsteşarı ,HSYK’ya başkanlık yapıyor. Bundan daha önemlisi sekretaryası da Adalet Bakanlığı’na bağlı. Bu Hakim ve Yargıç güvencesi için bir tehdit. Hukukçular yıllarca Adalet Bakanı ve Müsteşarının HSYK’da olmamasını ve sekretaryasının Adalet Bakanlığına bağlı olmaması gerektiğini dile getirdi. Buna rağmen iktidarın 2012 yılında yaptığı değişiklikle, tamamen bir bağımlılık oluştu.

HSYK’nın bağımsızlığının önündeki tek engel Adalet Bakanı ve Müsteşarı mı?

Hayır. Pek çok sebep var. Adalet Meslek Yüksek Okulu gibi sıkıntılı pek çok yapı var. 2010 yılından sonra yapılan değişiklikle iktidara bağlı kadrolaşmaya gidildi. Şimdi geçen HSYK yasası ile HSYK Adalet Bakanlığı’nın bir nevi şubesi haline dönüştürüldü.

Uzun tutukluluk süreleri ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Bizim Terörle Mücadele Kanununda bir madde vardı. Bu maddede Terör kapsamına giren suçlarda tutukluluk süresi maksimum 10 yıldı. Geçen yıl Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal etti ve maksimum 10 yıl olan tutukluluk süresi 5 yıla indi. Aslında 10 yıllık tutukluluk süreside 5 yıllık tutukluluk süreside uzun bir süre.  Esas olan tutuksuz yargılamadır ve hüküm verildikten sonra ceza infaz edilir. Tutuklama ülkemizde bir cezaya dönüşmüş durumda. Son çıkarılan yasa ile de hem Özel Yetkili Mahkemeler  kaldırıldı, hem de örgütsel suçlarda öngörülen maksimum 10 yıl tutukluluk süresi 5 yıla indirildi. Kamuoyunda tartışılan tahliyelerinde dayanağı bu.

Ergenekon tahliyeleri hakkında ne düşünüyorsunuz, bu tahliyeler kamuoyunun vicdanını sızlattı mı ve mahkemenin gerekçeli kararı uzun süre yazmaması ne anlama gelir?

Gerekçeli kararın bu kadar uzun süre yazılmaması, kabul edilebilir bir şey değil. Ergenekon davalarına baktığımda ben şöyle düşünüyorum. Bunlar zaten siyasi davalardı. Sadece Ergenekon değil, Balyoz, KCK, Oda Tv, Devrimci karargâh davası da siyasi davalardı. Yapılan bu değişiklikten ziyade siyasi kararlarla serbest bırakıldıklarını düşünüyorum. Ergenekon davasında 6 yıl, 7 yıl tutuklu kalanlar var. Bu kadar uzun tutukluluk süresi hem vicdanlara hem de hukuka uymaz. Danıştay saldırısını gerçekleştiren avukatın serbest bırakılması ise vicdanları yaraladı. Danıştay saldırısı Ergenekon davası ile birleştirilmemiş olsaydı saldırıyı gerçekleştiren tahliye olamazdı.

13. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu kabul edilemez bir şey. Yasa kaldırdığı zaman Özel Yetkili Mahkemelerin yetkisi biter.

Özel Yetkili Mahkemelerin Özel Yetkili Savcının Hukukta yeri var mı?

Hayır yok. Biz bunu yıllardır söylüyoruz. Aslında bu İstiklal Mahkemelerinden, Sıkı Yönetim Mahkemelerinden ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinden günümüze kadar gelen bir süreç. İhtisaslaşmış mahkemeler olabilir ama Özel Yetkili Mahkemeler olamaz.

Bu tahliyeler, tahliye olanlara yeniden yargılama yolu açar mı?

Hayır açmaz. Çünkü Ergenekon davası hakkında hüküm verilmemiş. Bu dava Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam edecek. Balyoz gibi karar verilmiş davalar için, yasada yapılabilecek değişikliklerle yeniden yargılamanın önü açılabilir. Gizli tanık uygulaması, ihbar mektubu, yasal olmayan dinlemeler  ve dijital verilerin kanıt olarak kullanılması ile ilgili yasal değişiklikler yapılmadan, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması tek başına bir şey ifade etmez.

Geçen yıl MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması ve 17 Aralık operasyonu sivil bir darbe girişimi midir yoksa olağan bir hukuksal süreç mi?

Darbe girişimi demeyelim ama normalde değil. İstihbarat, Emniyet ve Yargı’da ki kadrolaşmayı çok açık bir şekilde görüyoruz. Hakikaten yargıda bir oluşum var. Bunun sorumlusu iktidardır.

Genel Af için ne düşünüyorsunuz ve Genel Affın hukukta yeri var mı?

Kişinin kişiye karşı işlediği suçlarda Af kabul edilemez. Bireyin devlete karşı işlediği suçlarda ise Af olabilir.

 

 


google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0