banner101

Veteriner Hekim Ayşe Yetiş: Yanlış Beslenme ve Hareketsizlik Atları Öldürür

Karantina Bölgesindeki Atları Gördünüz mü? Evet hayvan hakkı savunucusu bir grubun daveti üzerine adadaki İspark’a ait karantina alanını ziyaret ettik. Adalar’da fayton belasından kurtarılmış ancak ahırlara iplerle ve birer metre aralıklarla bağlanmış olan atlar hiç bir şekilde yem, ot ve taze su kaynaklarına ulaşamıyorlar. Gezinti alanları olmayan atlar tamamen kişilerin inisiyatifine bırakılmış. Bu atların -ki sayıları 1400 civarında olduğu söylenmektedir- ölüme terk edildikleri gerçeği ile yüzleşmek durumundayız. Çünkü bu atlar, bu gün artık bu kişilerin işlerine yaramayan ve dolayısı ile ekonomik getirileri de olmadığı için masraf yapılması uygun görülmeyen metalar haline getirilmişlerdir. Mevcut sistemin, atların düzenli olarak yemlenmesi, sulanması ve ot dağıtımını yapacak yeterli sayıda, tecrübeli personeli yok. Bu miktarlarda yemi ve otu da bulunmamaktadır. Kamulaştırma gerçekleştirilmediği için mevcut durumda atların sahipleri gözüken faytoncuların atlarına gerekli özeni göstermelerini sağlayacak herhangi bir kontrol sistemi de, yaptırım gücü de yoktur.

Veteriner Hekim Ayşe Yetiş: Yanlış Beslenme ve Hareketsizlik Atları Öldürür

Karantinadaki Atlar Sefalet İçinde

Karantina Bölgesinin Atların Sağlıklı Koşularda Yaşaması İçin Uygun Mu?

Bu atları görmeye giden herhangi bir kişinin dahi gözünden kaçmayacak bir sefaletin içinde hapistirler. Atların sosyal yaşamlarım incelenmeden atların bakımı ve onlara sağlıklı koşullar sunmak imkansızdır.

Atlar Nasıl Hayvanlar? Bir Kediye Köpeğe Ya Da İneğe Baktığımız Gibi Bakabilir Miyiz?

Hayır. At ne bir kedi, köpeğe ne de inek, koyun, keçiye benzer. Binlerce yıldır insanın en iyi dostu ve hatta yol arkadaşı olan atlar insana da hiç benzemez. Çünkü atların anatomik yapıları kediden, köpekten, inekten, koyundan, keçiden vb. diğer canlılardan farklıdır. Atlar ruminantlar gibi (inek, koyun, keçi) herbivor (bitki ile beslenen) beslenme şekline sahip olsalar da ruminantlardan farklı olarak işkembeye (çok bölmeli mide) değil tıpkı insanlar gibi tek mideye sahip canlılardır. İnsan, kedi ve köpekten farklı olarak cüssesine oranla çok küçük (yaklaşık 6-8 lt) bir mideye ve çok uzun, çok hacimli bir bağırsak sistemine sahiptirler. Dolayısı ile inekler gibi yedikleri besinleri midelerinde biriktirip gün içerisinde geviş getirmek sureti ile beslenmelerini tamamlayamazlar. Atlar gün içinde sık aralıklarla aldıkları besinleri sekum adı verilen -insanlarda bir işe yaramayıp kör bağırsak olarak adlandırılan ancak atlarda yaklaşık 20-40 litre kapasiteye ulaşan- sindirim kompartımanında mikrobiyal fermantasyonla selüloza çeviren canlılardır.

Bu nedenledir ki atlar, diğer çiftlik hayvanlarından farklı olarak gün içerisinde sık sık ve az miktarlarda otlanarak ve günlerinin yaklaşık üçte birini doğada bu amaçla dolaşarak geçiren hayvanlardır. Elbette dolaşmalarının tek sebebi bu mide bağırsak sistemleri olmayıp kalp dolaşım, solunum sistemlerinin farklılığı ve tek tırnaklı yapıları da bu yaşam faaliyetlerinde önem taşır.

Yani Atlar için Hareket Etmek Hayati Bir Önem Taşıyor. Doğru mu Anlıyoruz Atlar Hareket Etmezlerse Ölürler Mi!

İnsanların yönetimindeki atlarda tıpkı diğer evcilleştirilmiş veya evcilleştirilmeye çalışılan hayvanlar gibi günlerinin önemli bir bölümünü ahırda geçirmek zorunda kalmaktadır. Asla tamamını değil çünkü bu durum at için anlatıyor ve anlatacak olduğumuz sebepler yüzünden sadece öldürücü sonuçlar doğurur.

Doğada izlenen atlar 24 saat boyunca ortalama 5 ila 12 km serbestçe dolaştığı ve günün 10 ila 14 saatini hem dolaşıp hem otlayarak geçirdikleri gözlemlenmektedir. Atların otlamadıkları aralıkların yaklaşık 1 ila 2 saat kadar olduğu ve bu aranın nadiren 3 saati bulduğu gözlemlenmiştir. Bu onların doğal beslenme alışkanlıklarıdır ve atların sindirim sistemi ancak bu tip bir beslenmeye uygundur. Mide kapasitesi neredeyse ancak yarı kova olan bu canlının yem, ot ve su ihtiyacını günde bir veya iki seferde karşılanmasıyla sağlıklı kalmasını beklemek mümkün değildir. Çünkü atlar, günlük olarak 20- 40 litre suya, olması gereken vücut kilolarının %1.5-2’si kadar tane yeme ve yine vücut kitlelerinin %2-3’ü kadar kaba yeme yani padok otuna (ot, yonca veya yeşil ot) ihtiyaç duyarlar.

Atlar gündelik hayatlarının önemli bir kısmını besin ve su bulmak üzere yürüyerek geçiren hayvanlardır. Bu durum -atın yaptığı iş, spor veya biz onları seviyoruz diye- bir şekilde engellendi ise dahi beslenme programları ve yürüyüş egzersiz programları buna göre düzenlenmek zorunda olunan canlılardır. Doğada yani vahşi hayatta besin ve su kaynaklarının az olduğu bölgelerde onların doğal avcıları olan predatörlerden uzak kalarak yaşamlarını sürdürdükleri için evrimlerini HAREKET etme zorunluluğu üzerine tamamlamış canlılardır.

Uzun Süre Ahıra Kapatılan Atlar Hareketsiz Kaldıkları İçin Ölür Mü?

Atlar, doğadaki yaşam ve hareketlerini bir hiyerarşik sistem içinde gerçekleştirirler. Her ne kadar ruminantlar gibi sürü hayvanı olarak algılansalar da, doğada veya bakım altına alındıkları yaşam alanlarında grup içerisinde hiyerarşi içinde yaşamlarını güvenli bir şekilde sürdürürler. Atlar bu yaşam tarzını milyonlarca yıl sürdürerek mevcut fizyolojik yapıları da bu durumu destekleyecek şekilde evrimleşmiş hayvanlardır. Şöyle ki; atların kalbi vücuduna oranla oldukça küçük olup, gelişmiş kas ve tendon ligament sistemleri sayesinde vücutlarındaki kan dolaşımını desteklerler. At ahıra kapatıldığında dolaşım sistemi tam olarak çalışamayacağından kalpleri kapasitelerinin üzerinde bir strese girer ve bu atların kalp krizi geçirerek ölme riskini arttırır.

Tırnağı Düşen At Acılar İçinde ve Uzun Sürede Ölür

Hareketsizlik Bir Atta Başka Nelere Yol Açar?

Hareket, atların kemiklerinin de sağlamlaşmasını arttırır. Uzun süre ahıra kapatılmış atların zayıflayan kemikleri doğaya salındıklarında veya tekrar herhangi bir işe başlatıldıklarında kolaylıkla kırılabilir hale gelir. Bu ortopedik bir sebeple yanlış şekil ve sürelerde istirahate alınan yarış atlarında sıklıkla gözlemlenebilir.

Yürüyüş ve hareket tek tırnağı üzerinde yaşayan bu hayvan ırkının tırnak kalitesini de arttırmaktadır. Zira atın tırnak ile tırnağın içinde yerleşmiştırnak kemiğinin arasında bulunan laminalar, bir atın vücudunda kan dolaşımının en yoğun olduğu bölgedir. Böylelikle koşarken yere 5 ton baskı uygulayabilen bir atın tırnağı, içindeki ve üzerindeki kemiklerinin kırılması önlenmiş olur. Yanlış beslenme ve hareketsizlik atların tırnak ve tırnak kemiği arasında olan bu yüksek kan dolaşımını olumsuz etkileyeceğinden atlarda sancıdan sonra ikinci olarak gelişen halk arasında arpalama, veteriner tıbbında ise laminitis olarak bilinen çok ciddi tedavisi neredeyse imkansız bir hastalığın gelişmesine sebep olur. Bu nedenle atlarda tırnak içindeki kemiği sararak tırnak bir kapsül şeklinde ayrılır ve tırnağı olmayan at, kemiğe basamayacağından acılar içinde ve uzun sürede ölür. Yürümek tırnak sağlığı açısından nalbant bakımından önce gelen ilk sağlıklı olma şartıdır. Yürüyüş yapmayan ve altlığı dışkı ve idrar ile asitli hale gelmiş yerde yaşayan atların tırnakları kısa sürede kalitesini kaybeder. Tek tırnağını üzerinde yaşamaya ve var olmaya çalışan canlının hayatını tehdit eder hale gelir.

Tırnak Yoksa Atta Yoktur

Tırnak Neden Bir At İçin Bu Kadar Önemli ki!

At yeryüzünde tek tırnağı üzerinde yürüyen ve yaşamını sürdüren (zebralar da var tabi) tek canlıdır. At, tırnaktır deriz biz atçılar, tırnak yoksa atta yoktur. Tırnakta temiz kan dolaşımı,hayati önem taşır.Tek tırnağı içindeki tek kemik ve onun üzerinde dizilen -bizim parmak kemiği dediğimiz- üst üste sıralanmış kemikler, cüssesi yaklaşık 400-600 kg atı hem taşır hem de saatte 40-60 km hızla giderken bir problem yaşamadan hızlanmasını sağlar. Elbette ata bu gücü ve özelliği veren bu kemiklerin etrafındaki ligament, tendon ve kas yapılarının sağlamlığıdır. Peki ot ve bitki ile beslenen bu canlı nasıl olur da bitkilerden bu denli sağlam kemik ve kas yapısı oluşturmakta ve tek tırnağının üzerinde koşturmaktadır? Atların beslenme, hareket şekli ile solunum sistemi, dolaşım sistemi, tırnak yapısı ve tırnaktaki dolaşım sistemi bunu sağlar.

Yaşam Hakkına Saygı, Bir Hayvanın Temel Yaşam Gereksinimlerine Saygı Duymaktır

Tüm Bu Anlattıklarınızdan Anlıyorum ki; Yaşam Hakkına Saygı Duymak, Bir Hayvanın Temel Yaşam Gereksinimlerine Saygı Duymakmış. Bir Atın Sağlıklı Bir Yaşam Sürmesi İçin Olmazsa Olmazları Nelerdir?

Kesinlikle doğru anlıyorsunuz. Yaşam hakkına saygı, bir hayvanın temel yaşam gereksinimlerine saygı duymaktır. Spor, taşıma veya herhangi bir amaçla çalıştırılmak üzere evcilleştirilmiş atların besin ihtiyaçlarını doğada kendi kendilerine sağlamaları mümkün değildir. Bu sebeple sağlıklı beslenmeleri için dengeli tane yemlerden günde 2-3 kez verilmesi, ahırda oldukları sürelerde önlerinde daima yemeklik ot bulundurulması, günlük olarak gezinti alanına çıkartılması atlar için olmazsa olmazlardandır.

Atlar insanlardan farklı olarak sadece yem maddelerini çiğnerken saliva (tükürük) salgılamaktadırlar. Bu tükürük salgısı, mide asiditesini azaltma etkisinin yanında sindirim kanalındaki hareketliliği de sağlar. Dolayısı ile atların mümkün olan en uzun sürelerde tükürük salgılaması yani çiğnemesi, yeni yem maddelerine ulaşması, mide bağırsak sağlığı için hayati önem taşır. Eğer atlar bu şekilde düzenli beslenmezlerse atların bir numaralı ölüm sebebi kolik (mide bağırsak sistemindeki problemlere bağlı ağrı yani sancı durumu) ortaya çıkabilir.

Bu amaçla atlara verilen dengeli tane yemlerin yanında, uzun çiğneme periyotlarının olması, kuru ot ve yonca gibi yem maddelerinin de sık verilmesi ve dilediklerinde özgürce içebilecekleri temiz su kaynaklarının olması gerekir.

Beton Üstünde Yaşamlarını Sürdürmesini Beklemek Akıl Tutulmasıdır

Karantina Altındaki Atlar Bir Atın Sağlıklı Yaşaması İçin Gerekli Olan Tüm Koşullara Sahipler mi?

Dolaşım sistemlerinin doğal yapısı gereği -küçük bir kalp ancak ciddi bir kan volümü- kas, kemik, tendon ve tırnak yapıları sebebi ile atlar diğer çiftlik hayvanlarından farklı olarak muhakkak günlük gezinti yapmaya ihtiyaç duyan hayvanlardır.

Bu açıdan ele alındığında Adalar’daki atların normalde 21 gün olan karantina süresinin ötesinde ahırlarda kapalı bağlı ve dolayısı ile hareketsiz olarak tutulması; doğalarına aykırı, organ sistemlerine zararlı yavaş yavaş ama kısa sürede can çekişerek ölmelerine sebep verecek bir yaşamın onlara dayatılmasıdır.

Milyonlarca yıl sürdürdükleri yaşam biçimi ile evrimlerini belli biçimde geliştirmiş bu canlıların insanla yolculuğu sadece bir kaç bin yıldan ibarettir. Kaldı ki bunun da önemli bir bölümünü insanla hareket ederek geçirmiş olan atın bu gün İstanbul gibi bir kentte yarım metre aralıklı alanda, beton üstünde, yarım metre iple bağlı belirsiz bir sürede yaşamını sürdürmesini beklemek akıl tutulmasıdır.

Ahırlar Temiz mi?

Çok sayıda atın karantina altında bulunduğu ahırlar temiz değil. Atların idrar ve dışkıları asitlidir. Sürekli ahırlarda tutulan atlar idrar ve dışkılarını ahırlara yapmak zorunda kalıyor. Bunların düzenli olarak temizlenmesi ve atların altına yataklık (sap veya talaş) serilmesi gerekir.

Yataklığın olmadığı yere idrar ve dışkısını yapan atın altını temizlemek ancak su ile yıkamak sureti ile mümkündür. Bu insan, ekip ve ekipman ihtiyacını doğururken, yataklık dışkı ve idrarlı kısmın atılması ve yerine yenisinin konulması gerekir. Bu, hayvanın sağlık için gerekli olan konforunun sağlanmasını kolaylaştırır. Ortamdaki dışkı ve idrar kokosunu yok eder. Bu asitli kokuyu sürekli solumak zorunda kalan atlarda -ki atların akciğer kapasiteleri çok büyük olup insan solunum sistemine çok benzer özellikler taşır- ciddi solunum sistemi problemlerinin gelişmesine yol açar. Atlar solunum sistemi kapasitesi açısından da pek çok canlı türünden ayrılırlar ve temiz havaya daha çok ihtiyaç duyarlar. Aksi halde otla beslenip böyle muhteşem bir kas yapısına sahip olamaz. Ne yük hayvanı, ne seyahat aracı ne de arabalardaki horse power denen güç kapasite birim ölçüsü olamazlardı.

Adadaki atlar korkunç idrar ve dışkı kokusunu 7/24 solumaya mecbur bırakılmışlardır, bu keskin koku değil atları o ahırlarda bir kaç saat durmaya mecbur bırakacak herhangi bir canlıyı hasta etmeye yetecek düzeydedir. Ayrıca ayrı bir yerlere böyle topluca kapalı şekilde bakılan bu atlarda her türlü enfeksiyonun gelişebileceği gibi, ruam hastalığının da eradike edilemez.

Yatarak Uyudukları Gerçeğini Yok Sayamayız

Hijyenik Olmayan Ahır Koşulları Atların Sağlığını Nasıl Etkiliyor?

Yanlış bilinen gerçeklerden biri de atların sadece ayakta uyuduğudur. Atlar kesinlikle ayakta uyuyabilseler de bu yatarak da uyudukları gerçeğini değiştirmez. Yer darlığı, iple bağlı olma ve atların yataklığının olmaması sebebi ile sürekli ayakta durmak zorunda kalan atlar, dolaşım sistemlerinin doğası gereği hareketsizliğe bağlı olarak ekstremitelerinde sonuçları ağır olacak durgunluk ödemleri gelişir. Ödemin yol açtığı ağrılara dayanamayıp yatmaları durumunda da vücutlarında dekubitis yaraları dediğimiz yaralar oluşur. Koşullar değiştirilmedikçe de bu yaraların tedavisi oldukça zordur.

Diğer Atların Yanında Doğuma Zorlanmaları Doğalarına Aykırı

Sosyal Medyada Dolaşan Görüntülerden Biri de Düşük Yapan Kısraklar ve Doğum Yapan Bir Kısrağın Doğumdan Sonra Tayının Öldüğüne Dair. Uzun Süre Ahıra Kapatılan Gebe Bir Atın Sağlıklı Doğum Yapması Mümkün mü?

Atlar doğumlarını genellikle gece sakin ve ortamda onlara ve taylarına zarar verecek diğer canlıların (diğer atlar dahil) olmadığı zamanlarda gerçekleştirirler. Normal pozisyonda ve sağlıklı şekilde doğan bir tay 1-2 saat içinde düşme kalkma denemeleri yaparak ayağa kalkar. Normal ve canlı olarak doğmuş bir tay annesinin de yardımı ile 2-3 saat içinde dört ayağının üstünde ayakta durup annesinin memesini bulup emer, bu sırada oldukça şaşkın olan tay ona müdahaleden bulunacak bir diğer canlıya karşı reaktiftir. Öte yandan kendi yavrusu olmayan dişi atlar genellikle bu tayların yanlışlıkla da olsa kendilerine yaklaşmasına tepkilidirler ve öldürücü darbeler yapabilirler. Ortamda olan erkek atların ise bu duruma hiç bir şekilde tahammülleri yoktur.

Kısacası gebe atların zorunlu olarak diğer atların yanında ve bağlı olarak doğuma zorlanmaları at doğasına aykırı. Çünkü diğer atların varlığı hem kısrak hem tayı için hayati tehlike demektir.

Öte yandan bir süredir hareketsiz bırakılmış gebe bir kısrağın, hem gebeliğin fizyolojisi hem atların hareket zorunluluğu sebebiyle canlı ve sağlıklı bir tay doğurması imkansızdır. İple bağlı bir annenin tayına ulaşması ve onu diğer atlardan koruması mümkün değildir. Karantinadaki ahır koşullarında altlıkların olmaması 2 saat boyunca idrar ve dışkı ile kaplanmış yerlerde ayağa kalkmaya çabalayan tayın ayağa kalkmasını ve annesini bulup emmesini imkânsız kılar. Çok büyük ihtimal ile ayağa kalkmayı becerse dahi yanlışlıkla başka bir ata yanaşıp (çünkü tüm bebekler gibi taylar da görme yeteneklerini bir süre sonra kazanırlar) tekme yiyip ölmek durumunda kalacaktır.

Karantina Ahırları Anne At ve Tayı için Ölüm Demek

Gebe atlarla, gebe olmayan veya erkek atla aynı ahıra konamazlar. Hatta iki gebe at dahi zorla ve mecburen aynı ahıra bağlanamaz. Gebe tüm canlılar gibi serbest olmaları, kendileri ve yavrularını güvende tuttuklarına inandıkları bir alanda olmaları şarttır. Kapalı bir alandaysa tek olmaları gerekir. Aksi halde açık alanda doğurması daha güvenlidir.

Mevcut karantina ahırları ne yazık ki; gebe atlar için doğacak tayın ölmesi veya doğuracak annenin ölmesi için hazırlanmış bir tuzak niteliğindedir.

Adalar’da At Konusunda Uzman Bir Veteriner Hekim Var mı?

Yine mevcut sistemde at ve at sağlığı bilgisine haiz veteriner hekim istihdam edilememiş. Dolayısı ile Ruam Testi yapmak dışında en küçük bir sağlık sorununa veya at hastalığına doğru yaklaşımı sergileyebilecek at hekimi sisteme dahil edilememiştir. Nicel olarak sayılan meslektaşlarım nitel anlamda yoktur, bu durumun atlara hiç bir faydası olmadığı açıktır.

Necmi İnce

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

banner108

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0