O'nun Cemalini Gören...

 O öyle bir güzeldir ki bir kez gören âşık olur.  
Etrafında pervane döner durur. 
O’nu görenler, ümmetin en üstünü ‘Sahabe’ olur.
O’nu görmek, O’nu dinlemek… 
O’nunla hayatı paylaşmak…

Bunları nasıl anlatalım!... 
Bir katre, bir ummanı nasıl tarif etsin...

O, öyle bir uçsuz bucaksız ummandır ki o ummana dalanların bir katreleri derya olur.
Sözleri hikmet olur.
Ciğerleri aşkla püryan olur...
“Aah! Ya Muhammed!” Derler. 
Yanmak onlara en büyük zevk olur...

Yüreklerindeki yangın asla sönmesin isterler. 
Seherlerde yağmur gibi gözyaşı dökerler. 
Yangın, gözyaşıyla daha çok alevlenir...
Bu yangın, hiç sönmesin isterler. 

Ne güzeldir, Efendim, senin aşkınla yanmak!... 
Ne güzeldir, gönlü gözyaşı ırmaklarıyla yıkamak!...

Bunu, sinesi püryan olanlar bilir. 
Gönlü gülistan olanlar bilir…

Bir tarihte, İstanbul'da bir adamla karşılaşmıştım. Üstü başı perişan, sefil… Öyle yoksuldu ki ağzında diş kalmadığı için sadece süt içebiliyordu...

Onu görünce acıdım. Üsküdar'da bir yazıhanem vardı. Ofis değil efendim, ‘Yazıhane’. Dedim:
- Ahmed Abi, hiç Resulullah’ı gördün mü?

Saçı sakalı birbirine karışmış yüzünü bana döndürdü de öyle bir baktı ki bana, bakışları sanki uçsuz bucaksız bir umman gibiydi... Dedi ki: 

- Abdullah! 
- Buyur, dedim. Ahmed Abi… Dedi ki: 
- Siz nasıl nefes almadan yaşayamazsanız, biz de Resulullah'ı bir an görmeden yaşayamayız…

Sonra, Ahmed abi:
- Aah! Ya Muhammed… dedi ve bayıldı. Koltuğun üstünde sürekli “Ya Resulallah! Ya Resulallah” diye sayıklıyordu...

Sonra ayıldı, kapıya yöneldi. Üstü başı perişan, saçı sakalı karmakarışık… Yazıhanenin önünden merdivenleri aşağı inerken, komşular ona adeta iğrenerek bakıyorlardı.
Bu perişan adama acıyorlardı... Ahmed Abi ise onlara acıyordu…

Parası pulu yoktu onun, elbisesi kravatı yoktu onun ama Ahmed, Muhammed'i bulmuştu... 
O’na denizlerin damlaları adedince salâtu selam olsun...

Ahmed Abi, beni bırakıp gitti. Geriye bakmadan. 
Şimdi onu düşününce, gözyaşlarım ırmak olur... 
“Bir an bile Resulullah'ı görmeden yaşayamayız” diyen Ahmed Abi...

Kim bilir şimdi nerdesin? 
Belki de hiç ayrılmamak üzere kavuştun Sevgiliye, kavuştun Muhammedine... 
Bizlerse kaldık bu çöllerde. 
Gönlümüzü Gülistan yapamadık...

Muhammed'e âşık olamadık. 
Gönlümüz, malların, mülklerin, altınların, kadınların, makamların istilasına uğradı...

Gönlümüz çöle döndü. 
Bir damla yağmur düşmüyor.
Gözlerimizden yaş gelmiyor… 

Sakın, caddelerde sokaklarda, perişan kılıklı, sersefil bir adam görürseniz hor görmeyin.
Viranelerde ne hazineler saklıdır. O sersefil kılıklı adamın gönlünde, batmayan bir güneş doğmuş olabilir. 

Onun gönlü Gülistan olmuştur.
Ne mutlu “Aah! Ya Muhammed!” Deyip yananlara…

Ne mutlu, gönlü Gülistan olanlara... 
Ne mutlu diyar diyar gezip 
Dükkân dükkân dolaşıp
İnsanlara Muhammed’in nurunu taşıyanlara...

O'na, bütün dünyadaki gonca güller adedince salâtu selam olsun…

Yüce Rabbim! 
Ne olur, bu ülke baştanbaşa Gülistan olsun. (Âmin)
YORUM EKLE
google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0