Neslimizi Kurtaralım

 Hepimiz bir aile reisiyiz. Aile reisi olmanın verdiği yetkiler bulunduğu gibi, bu yetkiden doğan çeşitli sorumluluklarımız da vardır. Ailemizi meydana getiren fertlerin maddi ihtiyaçlarını karşılamak görevimizdir. Özellikle çocuklarımıza parlak bir dünya geleceği hazırlamayı da her şeyden önce düşünürüz. Bunların yanında ailemizi teşkil eden fertlerin dini bilgilerle donatılmaları, ahlak ve terbiyeleri, din için, vatan ve millet için faydalı birer kişi halinde yetiştirilmeleri de en önde gelen görevlerimiz ve sorumluluklarımızdandır. Bu sorumluluğumuzu bildirmek için ALLAH Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler!.. Kendinizi ve aile efradınızı, çoluk-çocuğunuzu yakıtı insanlar ve kükürt, kibrit taşı olan bir ateşten, cehennem ateşinden koruyunuz...Cehennem ateşine sürüklenmelerine sebep olacak fitne ve isyandan koruyarak ALLAH Teâlâ’nın emirlerine, itaate sevkedin... (Tahrim Sûresi: 6)
Bu ayet-i kerime inince Hz.Ömer (R.A.) Resûlullah (S.A.V.) Efendimize şöyle sordu: - Ya Resûlellah! Kendimizi korumaya çalışıyoruz, ya aile halkını nasıl koruyalım? Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu: “ALLAH Teâlâ’nın sizi menettiği şeylerden onları men edin; ALLAH Teâlâ’nın size emrettiği şeyleri onlara emredin.” (Kurtûbî, Tefsir, 18/195-196) Meselâ, sabah namazına önce siz kalkacaksınız. Sonra eşinizi ve çocuklarınızı kaldıracaksınız.
Müslümanın öncelikle kendi nefsini islah edip cehennem ateşinden ve ALLAH Teâlâ’nın gazabından koruması; sonra da ailesini, İslam prensiplerine uygun bir tarzda oluşturup yetiştirmesi gerekir. Evet aile efradını cehennem ateşinden korumak ancak bu şekilde mümkün olur. Yoksa sadece kendi nefsimizi korumakla yükümlü değiliz. Evet hem kendi nefsinizi, hem de aile efradımızı cehennem ateşinden korumakla vazifeliyiz. Sonra eğer daha fazla hayır ve iyilikte bulunmak istiyorsak, ALLAH Teâlâ’ya yönelip dua edelim; kardeşlerimizin, tanıdıklarımızın, dostlarımızın çevresinde İslamî edep ve öğretileri yaymaya çalışalım. Evet eş ve çocukları, kâmil müminlerde bulunması gerekli olan özellik ve sıfatlarla donatmak ve İslâm’ın yönlendirici yüksek ahlakıyla şekillendirmek; onları dünyada Allahsızlık, dinsizlik ve imansızlık ateşinden, ahirette de Cenab-ı Hakk’ın adaleti gereği Cehennem ateşinden korur. Zira insanın içinde ve dışında en uygun ve kalıcı disiplini sağlayan, ALLAH Teâlâ’ya dosdoğru imandır ve O yüce kudretin her an üzerimizde bizi görüp denetlediğini idrâk etmemiz ve bu idrâk içinde O’ndan, O’nun adaletinden korkmamızdır. Gençleri şekillendiren, yönlendiren, iyi veya kötü düzeye getirip geliştiren şu iki önemli ortam söz konusudur:
a- Aile,
b- Çevre.
Gençler bu iki ortam ile içiçedir. Ruhunda doğuştan mevcut olan ALLAH ve din duygusu veya mayası, iyi bir aile ve sağlam bir çevre içinde
gayesine yönelik şekilde gelişmeye her zaman namzettir. Kötü bir aile ve sapık bir çevre içinde ise, körelip belirsiz hale gelmeye mahkûmdur. O bakımdan dindar, ahlâklı, faziletli ve kültürlü bir nesil yetiştirmenin yolu önce aileden geçer ve hemen arkasından çevre gelir.

Kız kendisine eş seçerken, belirtilen sıfatları erkekte arama ihtiyacını duyar; erkek de kendine eş seçerken aynı ihtiyacı duyarsa, o takdirde temeli sağlam bir aile yuvası kurma imkânı ortaya çıkmış olur. Çocuğa ana-baba seçmekte bu kadar duyarlı davranırken, ona çevre ve arkadaş seçerken de bir o kadar duyarlılık göstermek gerekmez mi? Çünkü çocuk atıldığı, itildiği çevre ve toplumun, arkadaş ve yakınların renk ve karakterini alır ve ölünceye kadar bunun tesirinden kurtulamaz. Bugün ülkemizde yaşayan ana ve babalar için en önemli sorumluluk konusu çocuklardır. Milletimiz geleceğini emanet edeceği nesillerin sağlam bir ruhî ve manevî yapıya sahip olmasını sağlamak zorundadır. Analar ve babalar, çocuklarının iyi birer müslüman çocuğu olarak toplumdaki yerini almasını sağlamak mükellefiyetindedir. Ülkemizde her-gün cereyan etmekte olan olaylar, millet olarak, ana-baba olarak hepimizi kaygılandırmakta, dinimizi ve vatanımızı kendilerine emanet edeceğimiz yarınki nesillerimiz konusunda güvensizlik kaynağı olmaktadır. Yurttaşlarımızın ve özellikle gençlerimizin birbirlerini sevmemeleri, birbirlerine düşmanca duygular beslemeleri, hepimizin yüreğini dağlamaktadır.
Çocuklarımızın bugün bu hale gelmiş olmasının sebebi, onları birbirine bağlayacak manevi bağlardan, dini ve milli duygulardan yoksun olarak yetiştirilmiş olmalarıdır. Eğitim ve Öğretim sistemimiz, genç nesillerimize Allah, peygamber, din ve iman bilgisi, vatan ve millet sevgisi gibi yüksek manevî ve ahlakî değerleri gerektiği ölçüde anlatmamış ve bunları onların şuurlarında kökleştirmemiştir. Hatta bunlardan uzaklaştırıcı bir yolun izlendiğini dahi söylemek mümkündür. Millet olarak milli bir eğitim ve öğretim ile çocuklarımızı birbirine sevdirecek, manevi bağlarla onları birbirine kenetleyecek bir yol takip etmediğimiz takdirde bugünkü yürekleri parçalayan olaylar zinciri hızla artarak sürüp gidecektir.
YORUM EKLE
google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0