banner102

Kalite sempozyumundan rektör geçti…

 

Genellikle kaçırmak istemediğim etkinliklerden biridir “KALDER’in düzenlediği sempozyum.” Özellikle eğitim kurumlarına kalite ödülü vermeleri, bunun yanında eğitimle ilgili konuşmacıların yer alması; daha önemli yapıyor.

Yine eğitim bölümünde birbirinden değerli konuşmacıların yer aldığı oturumda “izleyenler” salonu doldurarak gösterdi. Konuşmacıların içinde yer alan Uludağ Üniversitesi Rektörü sırıttı.

Üniversiteden daha akıcı konuşan biri bulunabilirdi. Çok dolu olabilirsin ama bildiklerini; coşkulu, akıcı dinleyenleri sıkmadan aktaramıyorsan işin zor.

Konuşmayı yöneten Cihat Şener, Sabancı Üniversitesinden Işık Tüzün, özellikle; MEB müsteşar yardımcısı Ömer Açıkgöz’ün konuşmaları dişe dokunur cinstendi. İktidarın bürokratı olması “bazı konularda” çok net konuşmalar yapmasını engelledi.

“Bütün çiçekler farklı olmasına rağmen hepsine aynı oranda su vermek onların bozulmasına yol açar, çünkü bazıları suyu sever bazıları çok az su ister”le konuşmaya girdi.

“Tek düze insan tipi oluşturulduğunu, sonra neden yaratıcı bireyler yetiştiremiyoruz” diye feryat edildiğinden dem vurdu.

Sistemin sorunlarını üç ana kategoride sıraladı.

Birincisi erişim sorunu

“Köyde okuyanın okula erişmede yaşadığı sıkıntı, kütüphaneye ulaşmada çekilen eziyet, bilgisayara ulaşamama durumları…” “Bir üniversite kazanmış, bitirmiş öğrencinin meslekte işe giremiyorsa, ‘tekrar sınava girmesi’ en doğal hakkı olmalı” sözü yabana atılır cinsten söz değil!

İkincisi kalite

Devletin sorumluluğu okulu açıyor, öğretmeni yerleştiriyor. Ama bir türlü kaliteyi oturtamıyor. Önümüzdeki dört yılda yapılacak çalışmalarla bunun aşılacağının sinyalini verdi. İleriki yıllarda okulda kaliteye önem verilecek.

Üçüncü konu kapasite kullanımı…

“Eğitim bir gurubun tekelinde olmamalı, geniş çerçevede ele alınmalı…” “Geliştirilen politikalar uzlaşıyla çıkarılırsa kalıcı olur.” İktidarın bürokratı olmasına rağmen “adımları kendilerinin atması gerektiğini” belirtmesi önemliydi.

Politika bilgiye dayalı geliştirilmiyor ya da şeffaflık gözetilmiyor öz eleştirisi vardı. Şeffaflık yapıldığında ise medyanın üzerine atlayıp sürekli yayınlaması iyi işleri baltaladığını belirtti.

Konuşmayı yönlendiren medyadan tanıdığımız Cihat Şener; bazı konularda bam teline dokunmayı bildi.

“Eğitimde ciddi sorunlar var. Gelecek planlanmıyor. Ülkenin sorunları çözebilecek potansiyeli var ama çözemiyor.”

“Sekizinci sınıflarda dipteyiz! Medyayı eleştirilmesi doğru olmakla birlikte medyanın ayna olduğunu” hatırlattı.

“Çoktan seçmeli sınavlar yapılmasın! Onun yerine ne koyacağız?”

“Okul puanlarını öne çıkaralım işte en tehlikeli sular buralar. Karar vericilerin bir odaya kapanıp ortalamalar neden düşük, TEOG dâhil.”

“Dizilerin çok seyredilmesini Türk İnsanının başkasının hayatını daha çok merak etmesine” bağladı. “Öz eleştiriyi bizler, eğitimciler” yapamıyor.

“Üniversitenin sadece meslek sahibi olma yeri değil; araştırmak, kendini geliştirmektir. Sorumluluk ve mücadelenin öğretilmediğini iki konuyu herkes biliyor biri futbol, diğeri eğitim!”

“Bu iki konuda herkes ahkâm kesiyor. TEOG sınavlarının halen açıklanmamasını şeffaflıktan korktuğumuza” bağladı.

“Türkçe öğretmenleri tanıyorum evinde birkaç kitap bulunmakta… Susuyoruz çünkü bütün eğitimciler suçlu!”



YORUM EKLE

banner103

banner108

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0