Güvenlik İhtiyacı Ana Karnından Ölüme Kadardır

Bazı ihtiyaçlar için “ beşikten mezara kadar ” tabiri kullanılır. Bu tabir adı geçen ihtiyacın ne kadar hayati ve de ömür boyu olmazsa olmaz niteliğinde olduğunu vurgular.

Güvenlik ihtiyacının bunun da ötesinde olduğunu algılamamız gereklidir. Yazımızın başlığında bunu vurgulamak istedim. Çünkü bu ihtiyaç ana karnında başlar. Bugün bu konu üzerinde duracağım

Güvenlik, insanların ve çevrenin, alınan tedbirlerle, tehlikelerden maddi ve manevi olarak korunmasıdır.

Tehlike ise, insanlara ve çevreye zarar verme potansiyeli olan her şeydir.İnsanların, canlıların ve çevrenin tehlikeli durumlardan ve tehlikeli hareketlerden korunması gereklidir.  Anayasanın 17. maddesinde herkesin yaşama hakkı güvence altına alınmıştır. Ayrıca 56. maddesinin 1. ve 3. fıkrasında herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak zorunda olduğu belirtilmiştir.

Anayasamızda da sağlıklı ve güvenli yaşama hakkımıza yer verilmiştir. Bu ihtiyaç aynı zamanda insanlık vazifesidir. Herkesin de buna katılması ve katkıda bulunması gerekir. Çünkü her şeyden önce insanız. Bu ortamda birlikte yaşamaktayız. Bu gemide birlikte yolculuk yapmaktayız. Öyleyse yolculuğun selamet içinde ve sürekli bir iyilik düzeninde sürmesi için sorumlu davranmalıyız. Yoksa gemiyi delersek birlikte batarız.

Yazının başlığında anlatmaya çalıştığım ana karnında sağlık ve güvenlik ihtiyacına gelince:

Ana karnında can bulan yavru artık beslenmekte, solunum yapmaktadır. Önce o yavrunun sağlığını tehdit eden tehlikeli şeylerden anne sakınmalıdır. Anne beslenmesine dikkat ederek, sağlıklı besinler almalıdır. Sigara ve içki içmemeli, bu tip ortamlardan kaçmalıdır. Solunan havanın zehirsiz olması, genleri ile oynanmamış gıdalarla beslenilmesi, raf ömrünü uzatmak için gıda üretiminde zararlı katkı maddeleri kullanmaması vb. uygulamalara toplumca geçmeliyiz.

Sanayimizde, atmosfere zarar verecek baca gazları filtrelenerek salınmalıdır. Üretimde kullanılan zararlı kimyasalların arıtması yapılmadan kanalizasyona salınmasına son verilmelidir.

Çalışanlarımızın sağlıklı ve güvenli ortamda çalışmaları için gerekli tedbirler alınmalıdır. Çalışanlarımız da bu tedbirlere aynen uymalı ve de devamlılığı için katkı koymalıdır.

         Üretilen mallar insanların yararına kullanması için ise, üretim esnasında ortaya çıkan durumun insanların sağlığını bozması anlaşılır gibi değildir. Unutmayalım ki sağlığı bozulan insan ileride sizin ürettiklerinize ihtiyaç duymayacaktır.

 Kirletilen atmosfer ve doğa, intikamını acı bir şekilde alacaktır. Zengin, fakir, sanayici vatandaş aynı havayı solumaktadır. Herkes kirletilen toprağın ürettiği meyve ve sebzeyi yiyecektir. İnsan nasıl bindiği dalı kesebilir?

 

İnsanlar için üretirken, insanlığı katletmekten biran önce vazgeçelim. Önce devlet olarak, tüm kesimler el ele sağlıklı ve güvenli bir dünyanın inşasına başlayalım. Ana karnındaki bebeğin bizden talebi de budur. Bu sistemin sebebiyle ölenlere de borcumuzu hafifletelim. Dinimizde bu duruma kul hakkı denilir. Kul hakkını ödemeden öbür tarafa göç etmeyelim. Bu konuda affın olmadığı ihtarı vardır inananlara.

 Çok ucuza üretip, çok para kazanma uğruna insanlığın katline katkı koymayalım. Tüm faaliyetlerimizde insanların ve çevrenin zararına olacak davranışlardan vazgeçelim.

         Haftaya buluşuncaya kadar sağlık ve güvende olun.

YORUM EKLE
google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0