GENÇLERLE İNCE BAKIŞ NUMAN ŞEKER: GENÇLERLE İNCE BAKIŞ NUMAN ŞEKER CANLI YAYIN DEŞİFRE

 Necmi İnce: Numan Şeker kimdir, sizi tanıyalım.

Numan Şeker: Kendimizi tanıtmadan önce 24 Kasım Öğretmenler Günü bugün biz sivil toplum örgütü olarak şunu söyleyelim, hem değerler noktasından düşündüğümüzde medeniyet kodlarımızda sevgiyi, saygıyı indirgeyerek bir günde kutlamanın bir anlam ifade ettiğini düşünmüyoruz. Yani öğretmenlerimizi 24 Kasım'da hatırlayacağız, annelerimizi anneler gününde hatırlayacağız, sevdiklerimizi sevgililer gününde, bunların tamamı avrupadan bize sokulan ve tamamen kapitalist düşünceye dayalı tüketim ile ilgili şeyler. 23 Kasım'da hiç kimse öğretmenine herhangi bir hediye takdim etmez, ama 24 Kasım'da hediyelerini takdim eder. Ne için? Birisi böyle dayatıyor.

Numan Şeker: Ben aslen Trabzonluyum. Erzincan Mercan'da doğdum. Karadeniz'de bizim köyde 1 metre toprak için adam vururlar, toprak yok. Dolayısı ile de Erzincan'a gelince Erzincan ovasını, Mercan ovasını görünce burası yeryüzünün cennet köşelerinden birisi. Bizimkiler bu güzel coğrafyayı görünce biz buraya yerleşiyoruz diyorlar, sene 1947. İlkokul ve Ortaokulu Mercan'da okudum. Ama İlkokula başlamadan önce babam mesela; tüccar kendisi. Eğitim İlkokul mezunu ama mesela eğitime yönelik , ben eğitimci olmama rağmen gösteremediğim fedakarlığı babam ve annem göstererek ben 6 yaşındayken Trabzon'a gönderiyorlar, teyzemin olduğu yere ve orada hafızlık yaptım. Hafızlığı 7 yaşında bitirerek Mercan'a döndüm. Sonra ilkokul ve ortaokulu bitirdikten sonra Erzincan İmam Hatip Lisesine kayıt oldum.

Necmi İnce: Peki İlkokul, Ortaokul zamanlarınızda geleceğe dönük neler düşünüyordunuz, hatırınızda birşeyler var mı, o zamanın durumları, şartları neydi?

Numan Şeker: Tabi 40-45 yıl öncesinden bahsediyoruz. Bugün ki gençlerimizin en büyük handikapı zannediyorlar ki Türkiye hep gördükleri manzara ile cep telefonları vesaire istedikleri zaman aldıkları bir ortam. Ama en basitinden 15 yıl öncesine gittiğimiz zaman ekonomik yönden krizlerin yaşandığı, yazar kasaların fırlatıldığı, günlük faizlerinin %100 , %500'lere çıktığı ekonomik çöküntüler yaşadık. O dönemde de istediğimizi istediğimiz anda alabilecek durumda değildik. Ben çok iyi hatırlıyorum kalem aldığımızda kalemin arkasında silgi vardı, ilk defa almıştım, bu ne muhteşem bir şey demiştim. 2-3 sene önce Burkina Faso'ya gitmiştim, Kurban Bayramında aynı manzaraları 50 yıl öncesinde ki Türkiye manzaralarını orada yaşadım. Orada çocuklara bir balon, küçücük bir balon veya küçük bir şeker alabilmek için çocuk toz, toprak içerisine giriyordu. İlkokulda hiç unutamadığım öğretmenlerim bize şekil veren medeniyet dünyamıza değerler katan, Peygamber mesleğini icra eden, bende öğretmenim, öğretmenlerimizin etkisi en fazla çocuklar üzerinde İlkokuldadır. Dolayısıyla ben başta kendi öğretmenim olmak üzere bütün öğretmenleri hürmet ile selamlıyorum, ellerinden öpüyorum. Hayatta olanlara da Allah uzun ömürler ihsan eylesin. Ebediyete intikal edenlerede Allah'tan rahmet diliyorum.

Necmi İnce: Kaç kardeşsiniz bu arada

Numan Şeker: 4 kardeşiz. 2 erkek 2 kız. Öğretmen bir şey verdiği zaman mesela diyelim bir parça, 10 dakika sonra ezbere okuyordum. Çünkü niye 6666 ayet ezberlemişsin, zeka saf duru bir şey yok, dolayısı ile de özellikle matematik, formüller, şunlar, bunlar anında ezberliyorduk. İlkokul benim için çok rahat geçti, Ortaokulda öyle.

Necmi İnce: O zaman eğitim nasıldı? Tabi siz yıllardır eğitim camiasında hem başarılı bir sendika başkanı olarak idarecilik yapıyorsunuz hem de öğretmenlik vazifesine de devam ediyorsunuz. Şimdi bir kıyaslama yaptığınız zaman ne görüyorsunuz?

Numan Şeker: Kıyaslamak mümkün değil. Manevi yönden de kıyaslamak mümkün değil, biz öğretmenlerimizi gördüğümüz zaman yolumuzu değiştiriyorduk. Korkardık öğretmen soracak; Oğlum ne geziyorsun sen ? Mesela ben hiç unutmuyorum bizim beldeye sinema ilk defa gelmişti sinema oynatılıyordu, ben ilk defa sinemaya gittiğim de arkama bir döndüm, okul müdürü sinemada, en arkada oturuyor. Sinemaya kim gelmiş yazıyor. Koltukların altına giriyoruz, görmesin diye. Baktık müdür kapıda bekliyor. Aldı hepimizi ertesi gün tek tek hesaba çekiyor. Evde olmanız gerekiyorken ne işiniz vardı sinemada diyor. Şu anda ki eğitim sistemi ile o dönemlerde ki eğitim sistemini ve öğretmenleri karşılaştırmak mümkün değil. Çünkü; o zamanda ki eğitim sisteminin temel taşı öğretmenlerdi, şimdi ki eğitim sisteminin öznesi öğrenci ve veli. Şuanda bakıyorsunuz sadece Bursa'da 6 bine yakın soruşturma açılmış. O zamanlar da ne olursa olsun velinin gözünde her zaman öğretmen haklıdır. Şimdi öğrenci ve veli öğretmenin karşısında. Eğitimcilere uygulanan şiddetin ardı arkası kesilmiyor. Öğretmene sahip çıkılmıyor. İl Milli Eğitim Müdürü bıçaklanıp komaya giren bir öğretmenin okula gidip hal hatırını sormuyor. İl Milli Eğitim Müdürü sahip çıkacak, İlçe Milli Eğitim Müdürü sahip çıkacak, Vali sahip çıkacak. Öğretmene bütün kurumların sahip çıkması lazım. En önemli fark öğretmene saygı yitirilmiş. Dolayısıyla 40 yıl öncesinin şartları ile günümüzün şartlarını mukayese ettiğimizde öğretmenin itibarsızlaştırıldığı, öğretmenin kamuoyunda ki değer algısının düştüğünü görüyoruz. Yapılan araştırmalarda daha önceki dönemlerde en çok itibar edilen, en çok güvenilen ve saygı duyulan %80'lerde öğretmenlerken, şimdi yapılan yanlış uygulamalar, bakanların, bakanlıktaki görevlilerin açıklamaları, ve toplumda ki algı üzerinden öğretmenin imajı kamuoyunda bayağı aşağı düştü.

Necmi İnce: Lise yıllarına geçelim isterseniz. Lise yıllarında neler düşünüyordunuz? Öğretmenlik hayatınıza giriş noktasında uzun yıllar bu meslekte olacağınızı düşündünüz mü ? Nasıl kararlar aldınız?

Numan Şeker: Ortaokuldan sonra Erzincan İmam Hatip Lisesinde yatılı okudum benim yemek noktasında sıkıntım var. Çok yemek seçiyorum. Yatılıya da gidince ilk defa anneden ayrılıyoruz. Yatılıya gittik, önümüze bir yemek getirdiler, suyun içinde kelle soğan, suda kaynatılmış, bildiğimiz soğan, ben nasıl yiyeceğiz bunu diyorum. Başımızda da görevli var. Oğlum yemek niye yemiyorsun? Ben tabi evden alışkın gelmişim. Ben bu yemeği yemem! Nasıl yemezsin? Kepçeyle kafaya bir indirdi. Bir hafta sonra babam geliyor. Bir haftada 2-3 kilo zayıfladım. Oğlum hayırdır ne oldu? Ben burada kalmayacağım, bu yemekleri yiyemem. Sonra Allah razı olsun babam bana lokanta göstedi, zamanı gelince orada gidip yersin diye. Böylelikle biz 4 yılı orada bitirdik. Son sene pansiyon başkanı oldum. Pansiyonda istediğimizi yiyip, içiyorduk. İmam Hatip'i bitirdikten sonra üniversite sınavlarına girdik. Üniversite sınavlarında birçok yer kazanmamıza rağmen babam hafız olmamızı istediği için illa ilahiyat bölümüne gideceksin dedi. Tercihi bize bırakmadı.

Necmi İnce: Ne düşünüyordunuz o yıllarda ? Tabi şimdi gençler o anlamda karar verirken ben özgürüm istediğim mesleği seçeyim ama bir anlamda aile baskısı oluyor .

Numan Şeker: Ben hukuk fakültesi düşünüyordum. O dönemde tabi imkanlar o kadar yoktu. Hukuk fakültesine gidecek puanıda alamamıştım. Birçok mühendislik bölümü tutuyordu. Babamızın isteği üzerine Bursa'ya geldik. O zaman ilahiyat fakülteleri yüksek islam enstitüleriydi. Yüksek islam enstitülerine ön kayıtla alınıyordu. Biz mülakatla girdik. Şimdi Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Emin Kutlu o birinci olarak girdi. Sınıf arkadaşımdı aynı zamanda 2. olarakda ben yüksek islam enstitüsüne girdim. 4 yıl Bursa'da yüksek islam son yıl ilahiyat oldu. Yüksek islam olarak girdik İlahiyat Fakültesi mezunu olarak okuldan mezun olduk. 1989'dan bu yana da 1990 diyelim, 36 yıldır Bursa'dayız.

Necmi İnce: Bursa tabi önemli bir şehir hakikaten deniziyle doğasıyla maneviyatıyla birbirinden önemli zatlar var. Peki Bursa neden ? Kimler vardı? Bursa'yı çok iyi biliyor muydunuz?

Numan Şeker: Daha önce amcam Bursa'ya gelmişti. Burada Keskinler var meşhur. Onlar bizim aynı zamanda akrabamız. Onlar buradaydı amcamda ortak olmuştu. Onlar burada odluğu için biz Bursa'yı tercih ettik. Bizim de Bursa'da arsalarımız falan vardı. 1973'de amcam geldi buraya. Onlar burada olduğu için onlar sayesinde Bursa'yı tanıdık. Bursa'ya geldik, yerleştik. Zaten şu anda Erzincan'da akrabamız kalmadı sülale Bursa'da. Birader Mudanya İlçe Milli Eğitim Müdürü. Diğer iki kardeşim de burada bir kardeşim Hollanda'da.

Necmi İnce: Gelelim gündemin en önemli konularına. Bugün de basın açıklamanız vardı. Tabi ki geleceği yönetenler geleceğin öğrencileri olacağı için, onlara yön veren de öğretmenler, bugün yine 24 Kasım öncesi basın açıklamasında bulundunuz.

Eğitim ve öğretimde nereye doğru gidiyoruz?

Numan Şeker: Biz bugün basın açıklaması yaptık. Türkiye'nin en büyük Sivil Toplum Örgütü olarak, eğitim üst kolunda 420 bin üyesi olan bir sendikanın tabi ki eğitimle ilgili yapılacak bütün düzenlemelerle ilgili söyleyecek sözü var. En başta biz söyleyeceğiz, ama maalesef bakanlık bunu dikkate almıyor. Yapacağı bütün değişiklikleri kendi mantalitesi ile hiç kimse ile istişare etmeden, eğitimin paydaşları ile istişare yapmadığı için hep duvara toslayıp geri dönüyor. 24 Kasım öğretmenler günü bilindiği gibi tabi gençlerimiz bilmez. Ekranları başında izleyenler gayet iyi hatırlarlar. İhtilal ürünü bir hediye, darbe ürünü bir hediye. 12 Eylül 1982'den sonra 24 Kasım öğretmenler günü olarak kutlanmaya başladı. O zamana kadar, ulusararası bütün günler uluslararası formatta kutlandığı için 6 Ekim Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanıyordu ama Kenan Evren'in talimatıyla ne oldu 24 Kasım güya Öğretmenler Günü kutlaması millileştirildi tabiri caizse. Biz hiçbir darbe kırıntısını kesinlikle kabul etmiyoruz ve günlerin tek bir güne indirgenerek kutlanmasını kınıyoruz. En önemlisi de öğretmenlerin itibarının yerlerde süründüğü ortamda da öğretmenler gününü kutlamayı da biz çok anlamsız buluyoruz. Öğretmenlere hakarettir bu. Şimdi bir bakan öğrenciye tokat atan öğretmeni ben tokatlarım, veya öğretmenler 3 ay tatil yapıyor, öğretmenler yarım gün çalışıyor yani bir bakanlık yetkilisi öğretmenin öğrenci ile ilişkisini sadece dört duvar arasında zil ile başlayıp zil ile biter olarak algılıyorsa nasıl bakanlık yetkilisi bu. Mesleğini evine taşıyanlar öğretmenlerdir. Yazılı oluyor kağıtları evinde okuyor. Öğretmen evde hazırlanıyor derse. Kendini mesleğine adamış bir öğretmenin boş zamanı yok. Ama nasıl algılanıyor; sabah 08:00'de başlayıp 13:00'de bitiyor. Öğleden sonra ne yapıyor gelecek gün için hazırlık yapıyor. Ama Maalesef yarım gün çalışıyor, 3 ay tatil yapıyor dediğin zaman ne kadar tatil yaptığı belli öğretmenlerin. Öğretmenlerinin darp edildiği, öğretmenlerinin kamuoyunda itibarının zedelendiği bir ortamda öğretmenler gününü kutlamanın bir anlamı olmadığını düşünüyoruz. Bir de şunu söylüyoruz; 1982'den bu tarafa biz bu öğretmenler gününü kutluyoruz. Allah aşkına çıksın bir yetkili, hükümet yetkilisi, bakanlık yetkilisi, arkadaşlar bu yılda öğretmenler günü münasebetiyle öğretmenlerimize şu hediyeyi takdim ediyoruz. Bir aylık maaş veriyoruz. Ama yine aynı devlet rütüelleri devam ediyor. Geçiyor Valisi, Milli Eğitim Müdürü vesaire konuşuyor, konuşuyor öğretmenlerde geçiriliyor karşılarına yine kendileri konuşuyor.

Necmi İnce: Evet Başkanım Memur-Sen iktidar yanlısı diye hiç mi eleştirmiyor, hükümete bu kadar destek veren bir sendika olabilir mi?

Numan Şeker: Biz bundan hiç rahatsız olmuyoruz. Böyle bir derdimiz yok. Çünkü yani biz AK Parti'nin sendikası değiliz. Kurumumuzun isminin önünde stk yazıyor, biz siviliz, hiç kimseden emir almadan kendi ilkelerimiz prensiplerimiz doğrultusunda sendikamızın belirlediği ve özellikle de medeniyet kodlarımızdan aldığımız ilkeler doğrultusunda hareket ederiz. Bu ilkelere uygun kim hareket ediyor ise onu destekleriz. Bizim için önemli olan medeniyet dünyamızdaki değerler. Bu değerler noktasında siyasal iktidar bu doğrultuda adımlar atıyorsa destekleriz ve destekleriz de . Ama yanlış yaptığı zamanda Sivil Toplum Örgütü olarak, Memur-Sen olarak, yanlışın yanlış olduğunu söylememiz lazım. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” Bizim ilkemiz prensibimiz bu . Babamız dahi olsa biz yanlışın karşısındayız. Üyelerimiz dahi yanlış yapıyorsa biz üyelerimizi İl Disiplin Kurulunda savunmayız. İlkelerimizden ödün vermeyiz. Bizim için önemli olan budur. Birileri böyle bir algı oluşturuyor. AK Parti'nin yandaş sendikası, sarı sendika biz bunları hiç önemsemiyoruz, umursamıyoruz da. Biz kendimizi biliyoruz. Kamu çalışanlarıda biliyor.

Necmi İnce: Bundan önceki genel başkanınızın AK Parti Milletvekili olması sebebiyle böyle bir bağ kuruluyor. Biz de şunu söyleyelim önemli bir eleştiri yaptınız. Bir saate yakın bir basın açılamanız oldu. Bunun akabinde bundan önce de memurlara maaş arttırımı ile ilgili ilk tepkiyi koyan sendikalardan biri sizdiniz. Bununla ilgilide yine bu maaş ücretinin uygun olmadığı bunun biraz daha üzerine çıkılması noktasında adım atacağınızı söylediniz. Hatırlatayım dedim.

Numan Şeker: Onursal genel başkanımız Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu Başkanımız 3 dönem kuralı var bizde biliyorsunuz. 3 dönem başkanlık yapıyorsunuz. 3 dönemden sonra sendikada başkanlık yapamıyorsunuz. Benimde 3. dönemim başkanlıkta bende görevi bırakacağım. Genel başkanımızda başkanlığı bıraktı. Normal olarak hakkı değil mi ? Sendikada başkanlık yapmış birinin herhangi siyasi partiden AK Parti'den Milletvekili olması çok normal değil mi ? Bizim üyelerimizin Ak Parti ile bir sosyal taban örtüşmesi olabilir. Üyelerimiz Ak Parti'ye oy verebilir. Ama kalkıp bir üyemiz Ak Parti'nin yanlış yaptığı bir noktada . Biz eleştirdiğimizde başkanım niye eleştiriyosunuz dediğinde bir dakika orada dur kardeşim. O zaman sen üye değilsin, sendikacı değilsin, sen buyur siyasete git. Kim yanlış yapıyorsa biz eleştirdik, eleştirmeye de devam ederiz. Biz 81 İlden öğretmenler ile ilgili ek ödemeler yapılmadığında 81 İlde eylem yaptık. Başörtüsü ile ilgili 8 ay eylem yaptık. 12 milyon 300 bin imza topladık. Başörtüsü zulmünün bu ülkede garabet olduğunu , birilerinin dayatması olduğunu , böyle bir problemin olmaması gerektiğini düşündüğümüz için biz sivil toplum örgütü olarak özgürlüklerden yana tavır koyarak, 12 milyon 300 bin imza topladık, bakanlığa ilettik. Baktık çözülmüyor. Eylem başlattık ve kravat takmadan arkadaşlarımızda başörtüsü ile eylem yaptık hamd olsun sonunda da bir kısa yönetmelik değişikliği bu da yine Kenan Evren'nin hediyesiydi. Böyle bir başörtüsü yasağı yok şuanda, hukuken de yok toplumda da yok. Birileri bunu dayatıyordu hamd olsun bizde bunu kırdık. Sendikal anlamdaki en büyük kazanımlarımızdan birisi de bu ülkede başörtü yasağının kaldırılmasıydı. Niye? Başörtülü bir kardeşimiz anaokuluna gittiğinde birileri çocuklarımıza kötü örnek oluyor, bu öğretmenlik yapamaz. 28 Şubat sürecinde öyle noktalara taşındı ki, dışarıda ki başörtülü kardeşlerimize hakaretler yapıldı. Biz bunları yaşıyoruz. Ben o zaman da başkandım, eğitim fakültesinde o zamanın rektörü bizi içeri almıyordu. Afedersiniz. Dişi sinek buradan içeri giremez diyordu. Başörtülü hastalar dahi ne yapamıyordu? Otobüslerle kampüse giremiyordu. Medine Özcan diye biri 70-80 yaşındaki ninemize peruk taktırarak, fotoğraf çektirerek, sağlık işlemlerinin devlet hastanesinde yapıldığına şait olduk. Biz bu ülkede bunları gördük. Dolayısıyla Sivil Toplum Örgütü olarak en dik duruşu, omurgalı duruşu gösterdik ve hamd olsun bu yasakları alt üst ettik. Milli güvenlik derslerine komutanlar giriyordu. Ben hatırlıyorum.Dikkat! Sanki sınıf kışla. Kapıda duruyordu sınıf başkanı komutan geliyor. Ne olacak milli güvenlik dersi, komutanın ne işi var derste? Onlarıda kaldırdık. Ben İpek Çelik Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde öğretmen iken çocuklarımızın hepsi tıp fakültesini kazanacak kapasitede gençler Maalesef 1997 yılında bir katsayı adaletsizliği çıktı. Çocukların ayakalarına pranga vuruldu. Çocuklar haydi bakalım 1 milyon 600 bin öğrenci sınava giriyor. Siz meslek liseleri ve İmam Hatip liselerinin çocuklarının sınava girecek öğrencilerin ayaklarına pranga vuruyorsunuz. Haydi koşun bakalım. Nasıl koşacak? 30 puan 40 puan geriden koşacak. 1 puanla binlerce kişinin egale edildiği bir sınavda siz 30 puan bu çocuklardan kırıyorsunuz. Ondan sonra sınav yapacaksınız o çocukarın yaşadığı psikolojik tramvaları ben öğretmen olarak yaşadım. Dolayısı ile de kim yanlış yapıyorsa. AK Parti bizi hiç entere etmiyor. Bunu söyleyenlerin nereden emir alarak sendikacılık yaptıklarını biz çok iyi biliyoruz. Kandil'den emir alarak sendikacılık yapanları çok iyi biliyoruz. Selahattin Demirtaş çıkıyor, ben eğitimi boykot ediyorum. İlk boykotu da ben başlatıyorum, çocuğumu okula göndermiyorum diyerekten eğitimi boykot ediyor. Ondan sonra çıkıyor, eğitim çalışanlarının haklarını koruma adına kurulduğunu iddia eden bir Sivil Toplum Örgütü eğitim sendikası boykot kararı alıyor. Peki bu boykot kararı nereden çıktı? Kandil'den çıktı, Selehattin Demirtaş'tan çıktı. Siz eğitimcilerin haklarını korumak adına kurulmuş bir sivil toplum örgütü öğrencilerin eğitim haklarını nasıl engellersiniz ? Nasıl boykot edersiniz ? Ve aynı dönemlerde çukur siyasetinin yapıldığı o dönemde, çukurların kazıldığı dönemde Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) doğu ve güneydoğuda ki öğretmenlerin can güvenliği olmadığı için onları seminere çağırdı. Ankara'ya çağırdı. Bu sendika ile karşılarına dikilip, buraları terk edemezsiniz ve o öğretmenleri kalkan olarak kullanamazsınız. Bunları herkes biliyor dolayısı ile onlar kızıl sendika, kıpkızıl sendika , hiç kimse kimseye böyle bir iftirada bulunmasın eğitim çalışanları , kamu çalışanları, kim ne yaptığını çok iyi biliyor. Bu kamu çalışanları google hazretlerine sorsun , girsinler sitelere ve kimin ne yaptığını herkes biliyor. Eğitimci insanlar nerede olacağını biliyor. Şunu biz hiç unutmadık sendikacılar tarihinde çıktı birisi, bir sendikanın genel başkanı olağanüstü kongre yaptı. Biz bundan sonra partinin ismini de vermiyorum. Bu partiden emir alarak sendikacılık yapmayacağım dedi. Ondan sonra hemen parti müdahele etti al aşağı etti ve sendika tarihine not düşecek bir cümle ifade etti. Biz küçük devleti aştık, büyük devleti aşamadık. Devlet Bahçeli'yi kastederek söylüyor. Müdahele edildi MHP'den o dönemin bakanları makam araçlarının bagajlarında üye formları gezdirip İl müdülüklerine boş üyelik formlarını vererek akşam bunları dolu istiyorum dediğini biz çok iyi biliyoruz. Hamd olsun bizim hiç böyle bir şeyimiz olmadı. Mücadele ederek tırnaklarımızla kazıyarak buralara geldik.

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0