KADİM MEDENİYET VURGUSU
Toplumların kadim bir millet yapısına sahip olması için çok önemli iki unsuru barındırması gerektiğini vurgulayan Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali, “Bu unsurları kök ve kanatlar olarak değerlendirdiğimizde bir toplumda bu değerlere bağlılık yoksa o millet kadim bir yapıya sahip olamaz. Kök, tarih ve inanç bilincini, değerlerimizi, örfümüzü, birbirimize olan bağlılığımızı, aileye olan saygımızı, kültürel mirasımıza bağlılığımızı ifade eder. Köklerine bağlı olmayan bir millet gelecekte var olmaz. Kanatlar da, o ülkenin bilime, teknolojiye, dünyadaki gelişmelere olan ilgisini ve o milletin gençliğini ifade eder. Küresel güçler bu iki değerimize de saldırıyorlar. Tarihte tahribat yaparak doğrunun ortaya çıkmasını gizliyorlar” dedi.
‘TARİHİMİZİ YANLIŞ ANLATTILAR’
Küresel güçlerin tarihin aktarımına etki ederek bazı hatalı bilgileri doğruymuş gibi anlattıklarını vurgulayan Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali, “Bize tarihimizi yanlış anlattılar. İngiliz ve Fransız yazarlar, Abdülhamid Han’ı kızıl sultan diye anlattılar. Ülkemizde de maalesef belirli dönemlerde Abdülhamid Han’a bakış çok olumlu olmadı. Çünkü küresel güçler bize öyle öğrettiler. Oysa Sultan Abdülhamid Han’ın esas lakabı ‘Ulu Hakan’dır. 33 yıl boyunca bir imparatorluğu, bu kadim medeniyeti ayakta tutmak için büyük bir çaba sarf etmiştir” diye konuştu.
‘TARİH SİLBAŞTAN YAZILMALI’
Kendi tarihimizi doğru yansıtmamak adına eğitim müfredatında geçmişte hatalar yapıldığını belirten Hikmet Genç, “Geride kalan dönemde ders kitaplarında Sultan 2. Abdülhamid Han’ı istibdatçı, halkın üzerinde baskı kuran, despot ve düşmandan korkan bir imajla bize okullarda anlattılar. 2. Abdülhamid Han’ı doğru anlamak için, bize öğretilen tarihi tamamen silip yeni baştan yazmak lazım” dedi. Sultan Abdülhamid Han’ döneminin çok fazla bilinmediğini hatırlatan Prof. Dr. Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, “En çok bilinmeyen tarih, Sultan Abdülhamid’in devri, onun tahttan indirilmesi ve sonraki sürede ortaya çıkan olayları kapsayan dönemdir. Tarih ilmi çok gelişti, pek çok donelerle, verilerle ve vesikalarla çok eski tarihlere ait gerçekler ortaya çıkabiliyor. En az bildiğimiz adeta hiç bilmediğimiz devir ise Sultan Abdülhamid devridir. Bu Sultan Abdülhamid devrinde beşeri bir dezenformasyonun hatta dezenfekte hareketinin olduğunu akıllara getiriyor. Sanki sonraki nesillere kasıtlı olarak Sultan Abdülhamid devri bildirilmemiş, böyle bir devir sanki yaşanmamış” ifadelerini kullandı.
TARİHE SOĞUKKANLI BAKILMALI
Geçmişte Sultan Abdülhamid hakkında konuşmanın adeta yasak olduğu dönemlerden günümüzde hayırla yad edildiği dönemlere gelinebildiğini işaret eden Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, “Abdülhamid Han’ın önemi Türkiye ile beraber tüm hilafet topraklarında yeni anlaşılmaktadır. Ancak Türk Tarih Kurumu hala ‘Abdülhamid diktatördür’ diyor. Tarih Kurumu’nun 8. cildinin kapağında istibdat dönemi yazıyor. Bu bir yalandır, iftiradır. Bu hatadan dönülmelidir” dedi. Tarihe bakışta soğukkanlı ve sakin olunması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Teyfur Erdoğdu, “İttihatçıların ya da Cumhuriyet’in 30’lu yıllarında sert bir dil kullananlar karşısında çok daha sakin ve soğukkanlı bakış açısıyla geçmişi incelememiz gerekir. Çünkü tarih bizim bildiklerimizi bize vermek zorunda değil. Mustafa Kemal Atatürk, Sultan 2. Abdülhamid hayranıdır. Ondan çok fazla devlet adamlığı hakkında taktik öğrendiğini hatıralarından biliyoruz. Tarih bizim elimizde eğer ona soğukkanlı yaklaşabilirsek güç olarak yansıyacaktır. Aksi takdirde tarihin çarpıtılması veya belirli yönden ele alınması hatasını yapan nesiller gibi oluruz” şeklinde konuştu.