(Dünden Bugüne…)
Senirkent / Kasım 1946
Vali telefonu kapattığında yüzündeki ter damlacıkları masadaki milli şef imzalı
altı oklu kartpostalın üzerine damlamıştı…damlalar resimdeki kırmızı renkten
dolayı kan damlası gibi görünüyordu…kravatı ile sildi,saçlarını geriye doğru
eliyle düzeltti…masa altındaki zil ile odacısını çağırdı ve kendisine derhal
jandarma komutanını çağırmasını emretti…
“ne yapılıp ne edilip milli şefin içi rahat ettirilecek, küçük bir ilçenin tek
partimize başkaldırısı şeklindeki oy vermeme eylemi en şedit şekliyle
cezalandırılacak…”
Jandarma kumandanı emri duydu ve yüzündeki tebessüm ile ilçesine
döndü…öyle ya;en şedit ceza milli şefe bir hediye olacak, kendisine rütbe terfii
olarak geri dönecekti…
***
Kış bütün hırçınlığı ile iliklerine işlemişti küçük beldenin…ancak ne ayazın
dayanılmazlığı ne de tefeci recep efendi’nin aymazlığı konuşulmaktaydı…
Tek bir söz bile edilmiyor ancak ilçe ahalisi birbirinin ahvalinden anlıyordu…
Şu Demokrat Parti kurtarıcıydı onlar için lakin o tabelaya bakmak bile vebalı
ediyordu devlet makamında…
Korku başa sarmıştı…
En son üç gün önce jandarma komutanı kahvede hepsini toplamış “ya
yakacaksınız şu demokratkmıdır memokratmıdır denen fesat yuvasını
içindekilerle beraber ya milli şefi üzmenin gazabına katlanacaksınız” diye
bağırmış hakaretler etmişti kendilerine…hatta 85 yaşındaki Hacı Hamza Efendi,
hakaretler karşısında gözyaşlarını tutamamış,“başefendi ben seydibeşir esir
kampında beş yıl İngiliz esaretinde görmedim bu zulmü ve küfrü” diyerek ayağı
kalkmış jandarma erinin bir tekmesi ile sandalyeye çökmüş kalmıştı..o günden
sonra bir daha da evinden dışarı çıkamamıştı…
***
Yine bir gariplik ve sessizlik vardı…Jandarma karakolunda başlayan hareketlilik
tüm ilçeye yayıldı…
Jandarma karakolunun bahçesinden “deh,çüş” bağrışmaları ve gülüşmeleri
geliyordu…birden karakolun avlu kapısı açıldı…
Kaymakamlık odacısı,Gazi Hacı Hamza Efendi’nin boynuna yuları bağlamış,
sırtına binmiş elindeki kızılcık sopası ve tekmelerle eşek misali
yürütüyordu…birkaç metre gitmeden Hacı Hamza Efendi olduğu yere
yığıldı…dakikalarca tekmelendi,dövüldü ve sürüklenerek hayvanların su
içtikleri hatıla bağlandı…kimsenin yaklaşmasına izin verilmedi…
Halk bu şoku atlatamadan bir bölük jandarma bucağa dağıldı ve evlerden
topladıkları gençleri meydanda topladılar…kadın ve çocukları da meydanı
gören yüksek damlara çıkarttılar…gençlerden demokrat partiye verilen oy
sayısı kadar olanları (yaklaşık yüzelli genci) ayırdılar… anadan üryan
soydular…sonra bir yerlerden getirttikleri fötr şapkalara küçük abdestlerini
yapıp gençlerin başlarına zorla geçirttiler,silah dipçikleri ile hayalarına vurup
zevk çığlıkları attılar…
Zevk ve acı çığlıklarına “biz size yakın dedik şu demokratları siz gittiniz oy
verdiniz hadi ağa babalarınız gelsin sizi kurtarsın” sözleri ve hakaretleri
karışıyordu…ortalık kan ve idrar karışımı bir koku ile kaplanmıştı…
Ocaklardan Yusuf Efendi’nin ağılından getirdikleri on koyunu orada
boğazladılar ve çıkardıkları işkembeleri gençlerin başlarına
geçirdiler,..Gençlerin boyunlarına geçirdikleri iplerle köyde sokak sokak
gezdirip dayak ve hakaretler köy dışına götürdüler…üç gün boyunca geceli
gündüzlü işkence ettiler…kimse korkudan hiçbir şey yapamadı…
***
Üç günün sonunda gençler yürüyemez ve konuşamaz bir halde evlerine
döndüler…hele içlerinden biri vardı ki durumu çok daha kötüydü…makatına
silah dipçiği sokulmuş iç organları parçalanmıştı…
Köylü bu durumdan hiç kimseye bahsedemedi… Demokrat Parti’nin ilk parti
binasının kurulduğu ve oylarının tamamının DP’ye verildiği bucak olmaları
sebebi milli şefin emri ile bu işkenceye maruz kaldıklarını kimseye
anlatamadılar…çünkü bu ifşa onlar için daha fazla işkence olacaktı bunu iyi
biliyorlardı…
Belki de köydeki iki gencin yaşadıklarına daha fazla dayanamayıp intihar
etmeselerdi bu facia sır olarak unutulup gidecekti.Ancak köye tesadüfen gelen
doktorlardan biri bu durumu öğrendi ve olanları Erzurum mebuslarından
İstanbul Noteri Hüseyin Avni Ulaş’a anlattı.Hüseyin Avni Ulaş’ta bu milli şef
faciasını gazetelere ve meclise noter vasıtası ile bildirdi…
Milli Şefin baskısı ile birkaç sorumlu hakkında dava açıldı ise de olay kısa
sürede örtbas edildi…
***
Senirkent,Demokrat Partiye kucak açmanın cezasını çok ağır ödemiş,milli şefin
gazabına en onursuz şekli ile maruz kalmışlardı…
Senirkent,demokrasi tarihinde bir yüz karası olduğu gibi tek parti ve milli şef
anlayışının baskı üzerine ve köylü bilmez zihniyetinin küçük bir tezahürüdür…
Bir Milli Şef ve onun zihniyetinin klasiği olarak tarihe geçmiş acı bir hatıradır…