ABD'YLE STRATEJİK ORTAKLIK

 ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Ankara’da biraz çekingen, biraz ölçülü, biraz uysal görüntü verdi. Tedirgin olduğu anlaşılıyordu.
Türkiye’ye gelmeden önce Kuveyt’te, Irak Başbakanı Haydar el-İbadi’yi fırçalayan Tillerson’dan eser yoktu.
Haşdi Şabi yüzünden İbadi’yi adeta azarladı: “İran’ın Irak’taki ellerini kesin. Silah devletin kontrolünde olmalıdır” diyordu.
Bununla da kalmadı, Bağdat’ın, “Kürdistan” bölgesiyle dostça konuşması gerektiğini de söyledi. Adeta talimat veriyordu.
Üstelik tüm bunları Irak’a destek konferansı için Kuveyt’te toplanan ülke temsilcilerinin önünde yaptı.
ANKARA'YA DÖNERSEK...
Tillerson adım atarken bile dikkatliydi.
Açıklama yaptığı sırada sözcük seçiyor, gerilim yaratacak ifade kullanmaktan kaçınıyordu.
Oldukça yumuşaktı: “Bundan sonra ABD başka bir şey yapıp, Ankara başka bir şey yapmayacak. Bundan sonra birlikte hareket edeceğiz” diyordu.
Tabii bu durumda, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, “ABD’yle ilişkileri ya düzelteceğiz ya da ilişkiler tamamen bozulacak” şeklindeki ifadesinin olumlu bölümü gerçekleşmiş oldu.
Tillerson, ABD’nin Türkiye’yle ilişkilerinin bozulmasını, en azından şimdilik engelliyor, Washington’ın rahat bir nefes almasını sağlıyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın 3 saat 15 dakikalık görüşmesinin ardından “stratejik ortaklık” mesajı verildi: “Türkiye Cumhuriyeti ve ABD, müttefik ve stratejik ortak olarak birbirlerinin güvenliklerine ve savunmalarına karşılıklı ve tartışmasız bağlılıklarını teyit ederler.”
ORTAK MEKANİZMAYA GELİRSEK...
Türkiye ve ABD, çözümü zor konuları ortak mekanizmada ele alarak uzlaşmaya çalışacaklar.
Örneğin Münbiç, zor konuların başında geliyor.
Tillerson da açıklamalarında Münbiç’i stratejik bir bölge olarak nitelendiriyor.
Peki, PYD/YPG yapılanmasına ne olacak?
O da ortak mekanizmanın en çetin konusu olmaya aday görünüyor.
Galiba FETÖ sorunu da aynı şekilde ortak mekanizmanın gündemine girecek.
Ortak açıklamanın bir de kritik noktası var; o da şu: Suriye’deki siyasi çözüm sürecinin sadece “Cenevre” olarak adlandırılması...
Amerika’nın Sesi’ndeki haberde yer alan açıklamanın o bölümü şöyle:
“Türkiye ve ABD, Suriye krizi için yalnızca siyasi bir çözümün söz konusu olabileceği ve bunun yaşayabilir bir siyasi dönüşüm gerektirdiği hususunu teslim ederek, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında belirtilen yerleşik parametreler ve Cenevre süreci çerçevesinde bu sonucun elde edilebilmesi için işbirliklerini yoğunlaştırmayı kabul ederler.”
İyi de Astana da var... Türkiye’nin, Rusya ve İran’la birlikte yürüttüğü süreçten söz edilmiyor ortak açıklamada.
Gerçi Astana, Cenevre’nin tamamlayıcı süreci olarak görülüyor ama sonuçta Suriye barışında iki adres tarihe geçecek.
Türkiye, Rusya ve İran’ın Astana ve Soçi çabaları olmasaydı Cenevre’de barışın adı kolayca telaffuz edilebilir miydi?
SURİYE NE YAPMAK İSTİYOR? YOKSA RUSYA OYUNUMU:
Evet:
Bir sabah kalkıyoruz Suriye Devlet Başkanı Esat”ın aklına Afrin düşmüş ve oraya girmek için harekete geçmiş,
Esatın aklına Afrin gelmiş ve kendi toprağının terör örgütlerinin elinde olduğunu hatırlamış.
Hadi ordan kim inanır buna,kargalar güler.
Ağa babası Rusya yeni bir hinliğin içinde.
Türkiye Afrine girmesin.
ABD ile gizli görüşerek buna mani olmanın en güzel yanı Suriye rejim yanlısı güçlerini Afrine sokmak.
Türk ordusu buraya giremez ve PKK,YPG ve diğer terör örgütleri ziyan olmadan kurtulurlar,tehlike geçtikden sonra bu örgütler tekrar gelir Afrine çökerler.
Ben yazılarımda hep şunu dedim.
Rusya”ya dikkat.
Rahmetli Demirel derdi.
Ruslarla sarılmak Bir çuval içerisine Ayı ile girmeye benzer.
Evet Demirelin bu sözü ne kadar haklı imiş.
Ruslara hiç güven olmuyor.
YORUM EKLE
google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0